27 Ekim 2014 Pazartesi
An'lar.
....hangi gözyaşı acıtır düştüğü yeri? çocukların gözyaşları analarının yüreğine akarmış, acıtırmış... ölümlüler nasıl giderler, dönüşleri dolu dolu, giderken bırakılan boşluk; ateşi ve suyu içine alırken kana kana içtik gözyaşlarımızı.
Anlamayın
FARKETMEYİN
An'lar fısıldadılar, geçtiğim yollar, kapandığım odalar...
Dağıttık mı bulutları?
Bu yorgunluk neden?
Derinleştikçe acıtan düşler gördüm, derin uykularımı böldüm, tek gözlü, tek kulaklı, dilsiz adamlar gördüm...
yakalarına soluk karanfiller takmışlar... iyice sıkıca kapadım içimi...
YAZMAYIN
.... zaman kendini çürüttü, düşleri hisse senetlerine endeksledi...
masallar anlattım, ninniler söyledim...
içimden geldi çığlıklar attım kimileri çoksesli...
Ad'ları sildik
Yaşları..
acıtmadı göz yaşları, düştükleri yerler arındı.
Aramaya çıktık. Kandilsiz. Sesleri toplamaya başladık, ıslıkları, şarkıları, kahkahaları, çığlıkları...
Tanrımız yok ki bizim. Şarabımız ve sesimizle düştük yollara.
Su.
Ayışığı.
Yağmur.
Karanlıkta kaldık. Sıradan mekanların, sıradan mırıldanışlarla içimizi daralttığı karanlıkta. Tükendi(mi) soyumuz!
Sürdük bedenlerimizi kar kaplamış yollara, bahara doğru
SORMAYIN
İklimler değişmiyordu. Değişen suretler.
Söz bitti. Düşlerin ve gülüşlerin başladığı yerdeydik...
Kılavuzumuz yoktu.
Bitmeyen bir ayışığında, karda yürüdük.
Öncesi ve sonrası olmayan hayatlar yaşandı kervansaraylarda...
buluttan bahçelerde yapraksız dallar uzadı.
Martı ölüleri vurdu karaya, ağıtlar da dağlamadı içimizi.
Söz unutuldu iyice.
Yalnızlık ne renktir?
Keşişler gölgelerini bıraktılar geçerken. Öldük(mü).
GÖRMEYİN
Karagözlü bir çocuk besledim içimde. Şarkılar dilsiz kaldı...
Büyümedim.
sonu yok, dönüyoruz...
acı parmakuçlarımıza yürüyor.. dönüyoruz...döndükçe...
Nasılda akşam oldu neleri ertelemişken, nasılda birçırpıda sabaha döndü yürünecek yolları bitirmeden...
çocuk yüzü öptükçe aydınlanır!
dokundukça parlar!
Hoyratsa elleriniz ,
DOKUNMAYIN
.... sonra mavi bir martı havalandı. En uzak iklimlerden düş toplamaya...
Yaralı kanadını rüzgara verdi, iflah olmaz düşlerle buluştu. kanat çırptıkça kanadı, kanadıkça düş topladı...
BIRAKIN
topraktan gelip toprağa dönenlerin aşkına..
rüzgarın üzerine bıraktığı hafifmeşrep tohumlar aşkına...
tutmayın yollarını, yataklarında aksınlar
okyanuslar içlerini sızlatarak beklemekte,
ACITMAYIN
yalman kaya diplerinde bütün gizlerini harmanladı hercailer,
gümüş yeleli atlar bakışlarını sundular doludizgin, çöl kumları parlıyordu
içinde arsız çığlıklar flamenko yapıyorken bütün sesleri bağrına bastı gökyüzü...
Esrarlı bulutlar hüzünle ıslandı.
İNCİTMEYİN
Anlamlar çarpıştı.
Nemli ve yosunlarla kaplı bir dehlizde, bütün lafları boğduk.
Söze dökülmüş ne varsa dondu.
SUSUN
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder