6 Temmuz 2014 Pazar
Aramıza hoş geldin bebek
Sana hoş geldin diyerek o henüz kirlenmemiş kalbine bir yalan söylediğim için büyük bir özür borçluyum sana. Ama sen bunu neden yaptığımı, neden gelir gelmez sana söylediğim tek bir cümle için özür dilediğimi henüz anlayamıyorsun sanırım. Anlama. Şimdiden kafanı bu boş düşünceler ile boğma sakın.
Kalbin ne kadar büyükse, anlama duyuların o kadar minik çünkü şuan senin. İstesen de kulağına fısıldadığım bu cümlelerin neredeyse hiçbirini anlayamayacaksın. Ama öğreneceksin. Çok fazla zaman geçmemişken tanıyacaksın gerçek dünyayı ve bu dünyanın gerçek insanlarını.
Bu dünya geldiğin yerdeki bulutlar gibi mutlu etmeyecek seni miniğim. Burada gök kuşağının üzerine oturup, güneşin ışıltısıyla tebessüm edemeyeceksin. Burada bulutlar o minik ellerinin erişemeyeceği kadar uzak kalacak sana. Sen burada, gök kuşağını nadiren göreceksin. Nadiren mutlu olacaksın.
Seni tanıdığın ve tanımadığın bütün insanlardan daha çok seven bir annen ve bir baban olacak senin. Her zaman yalnızca onlara güvenmen gerekirken, sen bazen onları bile sevmeyeceksin. Bir başkasını isteyeceksin. Sol yanında birinin eksikliği olacak hep. Ona kavuşmanın hayali içinde birçok insan tanıyacaksın. Bazıları canını çok yakacak.
Canını böylesine çok yakan tüm insanlardan olabildiğince uzak durman gerekecek, sen durmayacaksın. Yapamayacaksın. Sol yanındaki kalbini her gün daha fazla küçülten insanlardan bir türlü vazgeçemeyeceksin. Çünkü seveceksin.
Bu sevgi geldiğin yerdeki gibi masum olmayacak miniğim. Sen kocaman kalbinin küçülmemesi için çabalarken, hayatın masum olmayan kısımlarını tadacaksın. İstesen de istemesen de bu dünyanın insanları seni olduğun yerden alıp başka bir yere sürükleyecek. Hata yapmanı sağlayacaklar. Hata yapacaksın. Her seferinde eskisinden daha da pişman olacaksın. Sen hiç fark etmeden, o kocaman sevgi dolu kalbin küçülmüş olacak.
Kalbinden bir parça söküp giden her insan için, aynanın karşısına geçeceksin. Sol yanından sızan kanları gözlerinden akan yaşlar ile izleyeceksin. Çatlamış dudaklarını aralayıp mırıldanacaksın. Pişmanlığını dört duvar arasında kendini hapsederek yitirmeye çalışacaksın. Olmayacak.
Bu dünyaya geldiğin ilk günden itibaren yapmak istediğin hiçbir şey tam anlamıyla gerçek olmayacak. Sen ne kadar olduğuna inansan da, kendini kandırmış olacaksın. İnsanları karşılık beklemeden severken bile, her zaman bir karşılık bekleyeceksin mesela. Seni üzmemelerini isteyeceksin. “Beni üzse de onu severim” diye itiraz edeceksin geceleri içindeki sese. Ama gerçeği aklından atamayacaksın.
Sen bu dünyaya, geldiğin yerden daha mutlu olmayı arzulayarak geleceksin. Minicik ellerin, minicik ayakların, minicik bir yüzün ve savunmasız bir vücudun olacak. Kalbin ise bu savunmasız vücudu koruyabilecek kadar büyük. Kimse göremeyecek onu senden başka. Kimse kalbinin nasıl mutluluk ile çarptığını hissedemeyecek, senden başka.
Yalnızca sen bileceksin o minik ayağını avuçlarının arasına alan annenin ve o minik yüzünü öpmek için her sabah tıraş olan babanın bu dünyadaki tek gerçek insanlar olduklarını. Bileceksin, ama söylemeyeceksin. İkisini de kaybedinceye dek, onlara bile söylemeyeceksin. Sen, onlara hiçbir zaman hissettirmediğin için pişman olacaksın. Olma.
Çünkü ikisi de senin doğduğun ilk andan itibaren bu dünyadaki tüm insanlardan daha farklı birer insan olacak. Sen farkına varmadan karşılık bekleyerek sevdiğin halde, onlar gerçekten karşılık beklemeden sevecek seni. Evet, sadece seni severken kaybedecekler içlerindeki gurur ve buna benzer tüm duyguları. Sana hissettirmeye çalıştıklarında sen kaçacaksın, ama onlar vazgeçmeyecek. Sana bir mektup bırakacaklar mesela senin de geldiğin o yere gitmeden önce.
Doğumundan birkaç gün önce birlikte yazdıkları o satırları sen okurken, sol yanın geçmişte yandığından daha çok yanacak. Anlayacaksın. İşte o zaman anlayacaksın sana hoş olmayan bu dünya adına “hoş geldin” dediğim için özür dilediğimi. Sen hoş gelmeyeceksin bebek. Çünkü sen hoş gelsen bile, bu dünya sana hoş gelmeyecek. Her geçen bir sene, her edindiğin bir tecrübe ve kalbinden koparılan her bir parça et parçasında bunu daha iyi hissedeceksin.
Sevdiğini düşündüğün tüm insanlar uğruna kaybettiğin iki gerçek insana doyasıya anne ve baba bile diyemediğin için, bu dünyadan nefret edeceksin. Ölmek isteyeceksin. Geldiğin yere geri dönüp tüm masumluğun ile gök kuşağının üzerinde oturarak güneş ışığını ruhunda hissetmek isteyeceksin. Olmayacak. Bu dünyanın tadına baktığın için, masumluğun hiçbir zaman kalbine geri dönmeyecek. Sen her gün masum ruhundan daha da uzaklaşacaksın. Pişman olacaksın.
Bulutlardan bu dünyaya düştüğün için sen, parçalanacaksın.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder