30 Temmuz 2014 Çarşamba

Çünkü ben, "ben" olabilmek için çok bedeller ödedim..




Benim hayatımda insanların çok şansı olmaz. Tek yanlış, her doğruyu götürür...
Arkamdan konuşanlar sanmasınlar ki duymuyorum. Her canım diyene, can vermem. İnsanların lafına kanıp, insan harcamam. Kendim görürüm, yanlışı doğruyu...
Benim geldiğim seviyeye gelmeden, benim geçtiğim yollardan geçmeden, benim gibi tek başına ayakta durmadan eleştirme! Kolaysa sen dur dimdik. Hayatta kimseye sırt dayamadan, işimle, saygınlığımla ve yüreğimle hayatımın hesabını yalnızca Rabbime veririm. Kimselere değil...
Asla sıradan olmamı beklemeyin.
Çünkü ben, "ben" olabilmek için çok bedeller ödedim...

27 Temmuz 2014 Pazar

Masumların korktuğu yerde...


Bir bakarsın, yüreğin Darağacı'nda... !


Kendine hakim olamayanı Hayatına HAKİM edersen..
Tutar en masum yerinden asıverir seni...
Bir bakarsın, yüreğin Darağacında... !

Cennete gitmek isteyenlerin cehenneme çevirdiği bir dünya da yaşıyoruz!!!!

biz eskiden kule kurardık amaçsızca , sonradan öğrendim birilerinin omuzlarında yükselmenin pespayeliğini, ve bir gün omuzlarda yükseleceğim son kez adına ölüm denen yolculukta ,


Yavaş yavaş ölüyoruz.” dedi kaplumbağa.

“Haklısın.” dedi kelebek, “Ne uzun bir gün..”


24 Temmuz 2014 Perşembe

Her şeyi bulup kendini bulamayanlar…

Hangi çiçek diğerini sarı açtı diye ayıplar?
Hangi kuş farklı öttü diye diğerine yasak koyar?
Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar,
Ah insanlar, her ş
eyi bulup kendini bulamayanlar…



Daha güzel!!!

Hep kalıplara uymayı reddettim
Geldiğim nokta şu;
Diğerlerinden daha mutsuz, bir o kadar umutsuz ama kafam hepsinden daha güzel


Susmak!

Susmak!..
Bazen hata’dır. Bazen haya’dır. Bazen Aşk’tır.
Ve bazen ‘sükutta’ saklıdır, en derin kırgınlıklar…

en güzel gif 2


















en güzel gif













6 Temmuz 2014 Pazar

Herşeyim ol .

Sen benim her şeyim ol sevdiğim,
Acım ol, kederim ol, hüznüm ol,
Dikiş tutmaz yaram...,
Söz dinlemez, lâf anlamaz yanım ol,
Bana mahpus, bana zindan ol,
Yeter ki menzilim de ol,

Her şeyin olurum sevdiğim,
Gözlerine yetim,
Ellerine öksüz olurum,
Her zerrene fakirin,
Saçının her teline yoksulun olurum,

Herşeyim ol da sevdiğim,
Bi' uzağım, bi' gurbetim olma,
Kurbanın olurum.

Boy ölçümüz nazım



Boy ölçümüz nazım

Herkesin aynaya kendisini görmeye alışmış olduğu biçimde baktığı günümüzde, Nâzım'a da Nâzım'da kendini görmeye alışmış olduğu biçimde bakılıyor. Oysa nasıl ki, bu bakışlarda ayna aynalığından bir şey yitirmiyorsa, Nâzım Hikmet de değerinden bir şey yitirmiyor. Nâzım, genç kuşak şairler için bir boy ölçüsü standardı olarak algılanmayı sürdürürken, onu taklit etmekle onu aşmak arasında sıkışan bir şiir, Nâzım şiirinin gerçek başarısından oldukça uzak bir anlama düşürüyor gölgesini. Nâzım'ı yaşamı ve sanatı diyalektiğinde anlama çabasından uzak hiçbir deneyimin, Nâzım Hikmet şiiriyle boy ölçüşme şansının olmadığı apaçık ortadayken hem de...

3 Haziran 1963... Nâzım Hikmet'in ölümü, Türkiye toplumuna iki şey duyuruyordu aslında; ilki sesi ve ünü dünyaya yayılmış bir şairin artık madden dünya üzerinde yaşamıyor olması. İkincisi ise sağlığında kendini yazınsal ve ideolojik karşıtlarına karşı çok iyi savunabilmiş bir yazarın dünya halklarına bıraktığı yazınsal ve ideolojik kalıtın en az kendisi kadar yürekli ve anlam türeten bir biçimsellik içinde savunulması gereliliği... Nâzım Usta, oğlunu Türkiye işçi sınıfına ve yıllardır sansürlü biçimiyle okuduğumuz "Türkiye K....... .......'ne" emanet ederken oğlu gibi gördüğü şiirlerinin de emanetçisinin adını vermiş oluyordu. Ne var ki, Türkiye toplumunun yaşadığı bunalımlı, sınıflar ve partiler arası dengelerinin değişkenliğinin belirlediği bunalımlı yıllarda Nâzım Hikmet, değişik yönlerden tartışma gündemlerine oturdu. Çoğunlukla da büyük şairin emanetinin bekçileri için anlam yaratmayan ve belli bir değer taşımayan tartışmalara toplumun değişik kesimleri taraf oldular. Tartışmalara taraf olan kesimlerin çoğunluğu, Nâzım Hikmet şiirine ya tümüyle uzaktı ya da o şiirin kıyısından köşesinden okumalar yapmış, onu genellikle Nâzım'ın tüm yapıtları dışında kalan kaynaklar aracılığıyla tanımıştı. Örneğin büyük bir kesin, sol dergilerin bastıkları dizelerden ya da sol görüşlü edebiyat adamlarının yazdıklarından, onların inceleme ve yorumlama çalışmalarından Nâzım şiiri konusunda, ortalama ve genel geçer bir görüş edinmenin ötesine geçemedi. Nâzım'ın dünya görüşünün karşı cephesinde yer alanlar ise, İsmail Habip Sevük, Nihad Sami Banarlı, Mehmet Kaplan ve aynı çizgideki ve hatta daha düşük nitelikli çalışmalar aracılılığıyla, ortalamanın üzerine çıkamayan bir görüş edindiler. Bir de, ne edebiyat ahlakına ne de genel ahlaka sığmayan Nâzım karalamaları var ki, onlardan söz etmek hatta dikkate almak bile çok yersiz. Yine de Nâzım'ın memleketinde, Nâzım şiiri üzerine çok ciddi ve önemli açılımlar sunan çalışmaların varlığı, bu şiiri anlamada ve bu şiir üzerinden girişilecek yeni çalışmalara fırsat tanımada bizleri umutlandırıyor.

***

Nâzım'ı eleştirme hakkının kimsede olmadığı ve olamayacağı gibi bir kanının egemenliğinde, onun yapıtlarını okuma hakkını elde edenler de, politik baskılara göğüs germeyi göze alanlar oldu çoğunlukla. Uğrunda hapisler yatılan, baskılarla, işkencelerle karşılaştırılan bir şair eleştirilebilir miydi ki? Yine de genç kuşakların, Nâzım Hikmet ile kitleler arasındaki güçlü ve derin ilişkiyi anlamlandırmak konusunda pek yetenekli oldukları söylenemez.

Nâzım Hikmet'e kitleleri derinden etkileme gücünü ve haklı ününü sağlayanın uygun olmayan koşullar olduğunu söylersek, sanırım genç kuşakların yaşadığı ama farkında olmadığı durumsallığın da altını çizmiş olabiliriz. Ne var ki, koşullar uygun ve olumlu olsaydı, Nâzım Hikmet etkileme gücünden ve ününden çok şeyler yitirirdi ya da hiç kazanamazdı anlamı çıkarılmamalı.

Nâzım Hikmet'i salt bilgi, duyarlık, yorum üreten bir şair olarak değil, bu üretimin kaynağını dünyayı değiştirme eylemine dayandıran şair olarak görebiliriz. Kaldı ki o, amaç ile araç arasındaki canlı bir bağ, doğal bir etkileşim dokusu yaratabilmiş bir şair olduğu için etkileme gücünü doruğa yükseltebilmişti. Onun 'mekaniklik' ile suçlanan, insanları mekanikleşmeye yönlendirdiği savlanan, fütürizmin etkisiyle kaleme aldığı şiirlerinde bile, hareketin yönünü belirleme şansını hep insana sunan bir duyarlık egemendir.

Nâzım Hikmet, toplum ruhunun radikal ama ince bir mimarı gibi davranmış bir şair kimliğiyle dünyadaki devrim dalgasının bayrağının ince ama radikal bir taşıyıcısı olan politik kimliğini aynı potada ustalıkla eritebilmiş bir birey olarak önem kazanır. İşte bu açıdan baktığımızda, Nâzım Hikmet'in (pek çoklarının yaptığı gibi) edebi ve ideolojik savaşımlarını ayrı ayrı şeylermiş gibi görmek ve göstermek yanlış. Nâzım'ın değeri, kanımca, politikaya kattığı şiir, şiire kattığı politika kadardır.

***

Nâzım Hikmet, şiirlerinde gerçekçiliğin sınırlarında sağlam bir romantik tipi çizer. O, yaşamın her anını dolu dolu, acısını da, zevkini de derinlemesine anlayarak yaşamış biri olarak görünür okuyucuya. Okuyucu, politik yaklaştığında, Nâzım'ın yaşam deneyimlerini de bir politika içinde ele almaya, onun davranışlarının örnek alınacaklarını bir politik tutuma dönüştürmeye, kuşku duyduklarını ve sol politikanın kalıpları içinde anlamlandıramadıklarını da bir zaafmışcasına görmeye (gördürmeye) alıştır. Karşıt düşünceler de, Nâzım'ı kullanma girişimlerinde, çoğunlukla bu zaafmışcasına ele alınanları kullanır. Yani "kartpostal şairi" Nâzım Hikmet ile "salon şairi" Nâzım Hikmet arasında geçtiği varsayılan tartışmaların, Nâzım şiirinin üzerinden yürütülecek, onu derinlikli anlamanın ve anlamlandırmanın bir yolu ve yöntemi olabilecek tartışmalarla uzaktan yakından bir ilişkisi yok, olamaz da.

Nâzım Hikmet, sanki gelecekte kimin şairi olduğu konusunda çıkabilecek tartışmaları da, önceden görmüş fark etmiş gibi

Ben;
ne köprü altında yatan,
ne de atlas yakalı sarhoş sofralarında
saz çalıp Arabistan fıstığı satan
-ların
şairiyim;
topraktan, ateşten ve demirden
hayatı yaratan
-ların
şairiyim
ben.

demiştir "Cevap no 2" adlı şiirinde...

***

Nazım'ı toplumcu gerçekliğin klasik açılımından söküp sıyıran da, verili durumla yetinmemiş, sınır tanımamış olması. Nâzım'ın muhalifliği, verili koşulların ona biçtiği bir gömlek değil, olsa olsa geleceğe olan umut ve inancının ona giydirdiği bir smokin gibi. Muhalifliğini kuru bir yaprak gibi bırakmadı Nâzım. Yeşeren, meyve veren ve memleketinin sıcaklığının tüm yüzlerini gülümseten bir incelik vardı şiirlerinde. İmge evrenin zenginliği, yatay ve dikey anlamlarda geniş bir kaynaktan beslenen arayışlarıyla Nâzım Hikmet'te insan en önemli öğe olarak göze çarptı hep. Tüm arayışlarına insan üzerinden başladı...

Dilsel zenginlik, her zaman, her şaire bir üstünlük yaratmaz. Dilsel zenginlikdüşünce evreninin zenginliğinden kaynaklanan, denenmiş ve denemeye değer oluşuyla bir bilinç önerisi sunuyorsa önemli ve anlamlıdır. Böyle bir durumda, sözcükler, yalnızca şiir oluşturan yapı taşları olarak görev görmez, aynı zamanda yaşamda karşılıklar yaratan da yaşamdaki karşılığının olmayışının özlemini duyumsatan bir işlevselliğin sözcüsü konumuna yükselirler. İşte Nâzım Hikmet, sözcüklerini bu konuma yükseltmiş bir şair olmasıyla da, kendisinden önce gelen şiirlerden ayrılmış, gelecekte yazılacak olan şiire bir yol açmıştır. Bu yol, "Sende, ben imkansızlığı seviyorum" (Yine Sana Dair, Yatar Bursa Kalesi'nden) dizesinin etkisi kadar sağlamdır. Bu kadar dizeden sonra, bir tez ile o tez çeperinde oluşmuş bir örtük tezden yola çıkarak, Nâzım şiirini ele almak daha akıllı bir işmiş gibi geliyor bana. Tez cümlemiz şu: "Nâzım Hikmet, insanlığın şairidir." Bu tez bir örtük tezi içinde taşıyor; "Nâzım, kozmopolit bir yapı içerisinde, herkesçe, her kesimce benimsenebilecek bir şiir yazmıştır." Bu tezin çevresinde odaklanan sözde muhalif ve sözde bile muhalif olamayan kimileri, Nâzım Hikmet şiiri üzerinden yaratılabilecek hoşgörü bulutlarının, onun gömütünü Türkiye'ye getirmekle başlayan ve onu "devlet şairi" rütbesine yükseltecek bir eylem programını da beraberinde sürükleyeceğini düşünüyorlar. Sorulması gereken şu, Nâzım'ın yaşadığı dönem ile günümüzü karşılaştırdığımızda, değişen nedir? Asıl önemlisi, Nâzım'ın muhalifliğinde etkisini öne sürdüğümüz geleceğe olan umut ve inançla, Türkiye toplumunun yaşadığı değişimin boyutları nelerdir? Bu sorulara verilecek yanıtlar, Nâzım şiirini kavramada da, Nâzım Hikmet konusunda girişilecek eylemsellik süreçlerini biçimlendirmede de etkili olacak.

İnsanın
kendine benzeyen insanlarla boğuşması zor şeydir

(Memleketimden İnsan Manzaraları'ndan) diyor Nâzım, ki gerçekten de günümüzde Nâzım'ı savunma cephesinde yer alanlar, gitgide kendilerine daha çok benzer görünen güçlerle savaşmak, boğuşmak zorunda kalıyorlar. Ve yine ne yazık ki, bu boğuşmadan şair adına olumlu bir pay çıkarmak olası görünmüyor. Nâzım'ın şiirlerinin daha geniş kitlelere ulaşması ya da ulaştırılmasından korku duyanların varlığı su götürmez bir gerçek. Bunu yapanlar, bu şiirlerin aminaye duruma gelebileceği endişesiyle değil (bir şiir okuyucularının etkisiyle gücünü yitirmez), politik açılımlarının görmeye alışkın olduğu Nâzım'ın propoganda dozunun azalacağı kanısıyla hareket ediyorlar. Oysa ki Nâzım'ın düşlediği geleceğe ve sosyalizme denk düşmeyen açılımların bile, onun dizelerini ne kadar hoyrat bir biçimsellik içinde propoganda malzemesi yaptıkları halde, yeri ve zamanı geldiğinde örneğin kadın konusunda, etnik sorun konusunda, onu top ateşine tuttukları gözlerden kaçıyor mu dersiniz? Tehlikeli olan, şairin dünya konjonktürü ve evrensellik, daha yaşanası bir dünya adına hazırladığı sivri oklarının ucunun kırılması, ondaki politik argümanın yok sayılıp geriye kalan ne varsa sahip çıkılıyormuş gibi lanse edilmesi. Yani, Nâzım üzerindeki yasalar kaldırılıyormuş gibi demokratik bir hava yaratılıp kitlelerin daha evcil Nâzım okumalarına sürüklenip yönlendirilmesi söz konusu olan.

Mehmet H.Doğan "Nâzım'ın şiirini yasaklı bir şiir olarak, bir suç işliyormuşcasına okumak gibi psikiyatrik bir alışkanlık"tan söz ediyor. Kısmen haklı. Türkiye'de yasaklı olduğu biçimde, ikincisi kendisinin yasaklı olduğu biçimde. Her iki biçimde de Nâzım şiirinin bütünlüğüne ulaşan bir okuma çizgisinde bir silikliğin ve bir kopukluğun yaşandığı gerçektir. Şair ve şiir okuyucusu sonraki kuşaklar açısından Nâzım Hikmet, hep ara katmanların Nâzım'a biçtiği değerin ölçüsünde ulaştı bilinç düzeyine. Ve ne yazık ki, bu yasaklık durumu, Nâzım Hikmet'in kavranmasında ilk elden değil, ikinci, üçüncü ellerden bir etki yarattı. Dolanımın hızıyla orantılı olmayan bir sanat yapıtı alımlayıcı ilişkisinin Nâzım Hikmet'in kavramlaştırılması ve kalıcılaştırılması anlamında bir yararı olduğunu söylemek olanaksız sanırım. Bir yarardan Nâzım şiirini gözeterek söz etmiyorum, kendimizi düşünerek söz ediyorum. Bir toplumu oluşturan sınıfların beğenilerine uygun estetik arayışlar açısından bakıp, bu estetik arayışların ortaya çıkardığı hızlı bir değişim çizgisini göz önüne aldıımızda ise, Nâzım şiirinin kalıcılığı konusunda bir tartışmaya kapı aralıyoruz. demektir. Örneğin Veysel Çolak "Şimdi Nâzım'ı alın 90'lı yıllara taşıyım. Nâzım'ı bugün incelediğimizde sanıyorum, şiirlerinin büyük kısmı elenecektir. Elenir; yapı olarak, dil olarak. Örneğin, bütün polemikleri elenir. Bunun dışında şiir adına ne varsa, dünya konjonktürü adına gözettiği ne varsa onlar kalır, onlar kalacaktır." biçiminde bir saptamada bulunuyor. Çolak, Nâzım şiirinin kalıcılığında rol oynayan çok değişik etmenler var ki, zaten bu etmenler bu yazının yazılmasına neden olan etmenler. Kendisine "sol","muhalif","devrimci" gibi sıfatlar ya da yaftalar takan şairler, hep Nâzım'ı bir boy ölçüsü standardı olarak gördüler, benimsediler. Hep yeni yönetimler, "Nâzım Hikmet aşılabilir mi?" sorusu terkisinde ölçülüp değerlendirilir oldu. Şimdi Nâzım şiirinin kalıcılığına dönelim; kalıcılığını da hep kendi kalıcılığımıza eşdeğer görerek sorguladık. Hırslarımızın varlığı kalıplarında, içimizdeki yanmayı söndürecek ateşler olarak dördük Nâzım Hikmet'in de yer aldığı devrimci değerleri. Oysa insanlığın taşıdığı eşitlik, özgürlük ve kardeşlik duygularının sonsuzluğuna adanmış değerler olduğunu fark ettiğimiz halde, niçin hala Nâzım Hikmet'i boy ölçümüz olarak kalıplaştırmaya ve kalıcılaştırmaya çaba harcarız? Asıl yanıtlanması gereken soru bu. Nâzım Hikmet ile ilişkimizi gözden geçirmeliyiz.

Altay Ömer ERDOĞAN - Milliyet Sanat -


Aşk TEK Kişiliktir


Yükü ağırdır, yakar yüreğini, ruhunu, bedenini! Dayanamaz, söylemek istersin ama dökülmez kelimeler dilinden! Gözlerin ise inadına anlatır aşkını!
Utanmaz gözler, korku nedir bilmez aşk söz konusu olduğunda!
Dilin bağlandığında o konuşur… Ama nafiledir!
Çünkü anlamaz karşı taraf gözlerin dilinden! Sen ise tek kişilik yaşamaya devam ettikçe aşkını, daha da büyür aşkın… Yüreğine sığmaz olur!
Ve her yeni günün başlangıcında ‘bugün söyleyeceğim’ dersin. Ama o an geldiğinde, elin ayağın titrer, avuçlarının içi terler ve tam anlatmaya başlayacakken ağzından başka kelimeler dökülür. Havadan sudan konuşursun. Oysa bunlar değildi söyleyeceklerin!

İçinden, ‘bugün olmadı ama yarın kesin…’ dersin. Ve böylece günler birbirini kovalar ve sen zaman kavramını yitirirsin! Yaşamını ertelersin farkında olmadan…
Aşkımızı dile getirmekten ne alıkoyar biz âşıkları? Aşkımızın reddedilmesi sonucu küçük düşmekten mi korkuyoruz? Kaybetmekten mi korkuyoruz yoksa? Kaybetmekten korkuyor isen gülerim doğrusu. Sana ait olmayan bir şeyi kaybedemezsinde unutma!


Aşkın hamurunda cesaret vardır! Bu nedenle reddedilmekten ya da küçük düşmekten korkmaz aşk! Aşk için asıl küçük düşürücü olan dilsizliğe mahkûm edilmektir. Kendine ihanettir aşka göre, duygularından utanmak… Eğer duygularından utanıyorsan, acınacak durumdasındır ve aşkı yüreğinde barındırmayı hak etmiyorsundur! Esaret altındaki aşk onu esir edenden acı intikamını alır bu durumda! Artık yüreğinizdeki saf aşk değildir! Kuzu postuna bürünmüş bir kurt gibi aşk postuna bürünmüş sizi yiyip bitiren, ölmeden mezara koyan bir hastalıktır artık.
İçinizden şu soruyu soruyorsunuz değil mi? ‘Duygularımdan utanmadan aşkımı özgürce dile getirdim ancak reddedildim! Peki, şimdi karşılık bulamamış aşkla dolu yüreğimin acısı ne olacak söyle bakalım? Nasıl iyileşecek yarası?’ diyorsunuz değil mi?


Aşkın acısız yaşanacağını kim söyledi? Önemli olan o acıyı başı dik, aşkın hak ettiği şekilde yaşayabilmektir! Belki de dibe vuracaksınız reddedilmenin ya da hayal kırıklığının acısıyla… Tıpkı yürümeyi öğrenen bebekler gibi… Düşersiniz, dizleriniz parçalanır, acısından kıvranırsınız! Ancak bir süre sonra acınız belki diner belki de dinmez ama yine de inatla kalkarsınız düştüğünüz yerden! Ve her düşüşten bir şeyler öğrenerek kalkarsınız, aşkı yaşamaya dair bir şeyler…
Aşkınızı dilsizliğe mahkûm etmeyin! ‘Sana aşığım! Evet, sen bana âşık olmasan bile sana aşığım! Karşılıksız bile olsa aşkımı tek kişilik yaşamıyorum artık!


Dilin bağlandığında o konuşur… Ama nafiledir! Çünkü anlamaz karşı taraf gözlerin dilinden! Sen ise tek kişilik yaşamaya devam ettikçe aşkını, daha da büyür aşkın…

Tıpkı yalnızlık gibi. O da tek başına yaşanır. Ve tek olduğun sürece büyür durur. Aşk aslında tek kişiliktir.Herkes kendi aşkını yaşar bu yüzden. Ne zamanki karşılık görür o zaman sevgi olur. Ama kişi yine kendinde aşkı yaşamaya devam eder. Kısacası herkes kendi aşkını büyütür!





sen tahtta oturuyorsun, ben sandalyede.. ama aynı yerimizle! boşuna hiç böbürlenme!

İnsan aç kalmaya görsün, inançlarını bile yer!!!



Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman
olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...

CAN YÜCEL


Dostum dostum güzel dostum

Dostum dostum güzel dostum 
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe

Öyle bir yerdeyim ki
Ne karanfil ne kurbağa
Öyle bir yerdeyim ki
Bir yanım mavi yosun
Dalgalanır sularda

Dostum dostum güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe

Öyle bir yerdeyim ki
Bir yanım çığlık çığlığa
Öyle bir yerdeyim ki
Anam gider Allah Allah
Kızım düşmüş sokağa
Anam gider Allah Allah
Dölüm düşmüş sokağa.







o    D

Bağışla

ya zamanından çok erken gelirim
dünyaya geldiğim gibi
ya zamanından çok geç
seni bu yaşta sevdiğim gibi

mutluluğa hep geç kalırım
hep erken giderim mutsuzluğa
ya her şey bitmiştir çoktan
ya hiçbir şey başlamamış

öyle bir zamanına geldim ki yaşamın
ölüme erken seviye geç
yine gecikmişim bağışla sevgilim
seviye on kala ölüme beş

Aziz nesin

Yine Sonbahar



Farketmez mevsimin

Bahar mı, yaz mı olduğu

İçindeki yapraklar solup

Dökülmeye yüz tutmuşsa eğer

Ve soğuk rüzgarlar esmeye

Baslamışsa yüreğinde

Tüm mevsimler sonbahardır artık

Hoşgeldin

kayıpların ve kaybedenlerin mevsimi

Hoşgeldin

sonbahar



Mesut Yekta

BİR DÜNYA BIRAKIN



Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele, el ele verin çocuklar.

Bir vatan bırakın biz çocuklara
Islanmış olmasın göz yaşlarıyla.
Bir bahçe bırakın biz çocuklara
Göklerde yer açın uçurtmalara.

Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele, el ele verin çocuklar.

Bir barış bırakın biz çocuklara
Ulaşsın şarkımız güneşe ve aya.

Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele, el ele verin çocuklar.

Bir dünya bırakın biz çocuklara
Yazalım üstüne sevgili dünya
Oynaya oynaya gelin çocuklar
El ele, el ele verin çocuklar.

Adnan ÇAKMAKÇIOĞLU

ANLAMLI SÖZLER



Provası yok hayatın. Ne yeniden yaşamak mümkün, Nede yaşadıklarını silebilmek. Önemli olan, ilk defa değil son defa sevebilmek..
Oğuz Atay

Öyle bir serüven ki hayat; Karanlıkta polyanna'lar,ışıklarda palyaçolar dolaşır... Yılmaz Odabaşı

 Gönlüme Girmene Lafım Yok..Ama Bilesin ki; Karga,Gül Bahçesinde Gezmekle Bülbül Olmaz.. Hz.Mevlana...

‎Bazı duyguları bildiğin kelimelerle açıklayamazsın. Sen en yakın kelimeyi seçersin, aradığın kelime kesinlikle o değildir.. Charles Bukowski

Mutluluğu ihtiraslarda değil kendi yüreğinizde arayın ; Mutluluğun kaynağı dışımızda değil içimizdedir...'
Lev Tolstoy

‎''Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, Ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz, Öğrenemedik bir türlü yan yana yürümeyi.''' Ömer Hayyam

Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında en güzel çare, dağ ile karı baş başa bırakmaktır. Gün gelip karlar eridiğinde; dağ yolunuzu gözleyince en güzel cevap, başka bir dağdan selam yollamaktır.... Hz.Mevlana...

Git demek kolay ama gittikten sonra üzüleceksin...
Eğer git diyebilecek kadar güçlüysen,
Hoşça kal deyip susmasını da bileceksin..
Can Yücel

Unutma; Kimse unutulmayacak kadar sonsuz ve sonsuza dek sevilecek kadar değerli değil aslında... Adam Fawer

Bakarsın bugün sever bu yürek, yarın sevilir bakarsın. Yüreğimin özünde başka yarınlar var. Mevlana Celaleddin Rumi

Hayatta daima gerçekleri savun! Takdir eden olmasa bile, vicdanına hesap vermekten kurtulursun..
Che Guevara

‎Sevmeyi öğrenirsen, yaşamayı unutursun.. Eğer sevmezsen, hayatına yıllar katarsın ama yıllarına katacak bir hayat bulamazsın..
Dan Brown

Aslında tüm kadınlar tek bir koşulla sever: "Bekledikleri tek koşul ise, Sevdiklerinin onları koşulsuzca sevmeleridir". [Huxley]

Asla bir salakla tartışmayın. Çünkü dışarıdan bakanlar, hanginizin salak olduğunu anlayamayabilir. [Dylan]

Hayatta öyle seçimler yap ki; Kazandığın şeyler, kaybettiklerine değsin..
Che Guevara

“Adının anlamının 'gece' olduğunu söylememiştin. Karanlıklardan gelen zamanın sen olduğunu bilseydim, sabahın olmasını istemezdim…”
[ Canan Tan ]

Sen istersen eğer geçmiş unutulabilir; ama yaptığın her seçimde bir daha düşün: "Çünkü gelecek, geçmiş kadar insaflı olmayabilir".
[P. Auster]

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.
[ Lev TOLSTOY ]

‎"Hayatı anlamak istiyorsanız bunun iki yolu vardır; Uzun olanı kitaplardan kısası sevgiden geçer!!"

Büyük bir hayal kırıklığı yaşayıp "ben artık kimseyi sevemem" deme!
Unutma ki, en güzel çiçekler mezarlıklarda yetişir.

[Nazım Hikmet]

SORUYORUZ : Aşk mıdır kirli olan, yoksa insan mıdır aşk'ı kirleten ..(?)

Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat, arkana bakma... Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de..
Halil Cibran

Kadın kapris yapıp alınganlaşıyorsa sorun yok.
Bir çözüm aradığını gösterir bunlar.
Bil ki asıl sorun, sustukları zaman başlar...
[Cengiz Aytmatov ]

Öpünce geçer derim ben, inanma sen.. Ölünce geçer aslında.. Ben söylemem, anla sen...

‎"Bir insan en çok kimin yanında susuyorsa, aslında en çok onunla konuşmak istiyordur".C.Palahniuk

Herkesi O'na benzetiyorsan aşıksın demektir ; Eğer O'nu herkese benzetiyorsan artık "yalnızsın" demektir...
Can Yücel

Bu kadar iyi niyetli olmayın, Çünkü en yakın bildiğiniz vefasız çıkabilir ve sizi düşmanlarınız değil de dostlarınız yıkabilir.
[ Bukowski ]

İnsanlar işine gelince değil de vicdanına değince iyilik yapsalardı; bugün çıkar ilişkileri değil, gerçek sevdalar yaşanırdı ! [Nazım Hikmet]

Dilediği kadar uzaklaşsın.. Bulunduğu yerde değil, aslında hep düşlendiği yerdedir insan.. [J.Christophe]

İnsanların ayrıntılara boğulmadan yaşadığı günlerden kalma güzel bir söz vardır: "Göz gördü,gönül sevdi."

İnsanlar fazla sevilmemeye programlı galiba. Ne zaman çok sevildiğimi hissetsem gidesim gelir. Ve ne zaman çok sevsem o gider. [Ece Ayhan]

Birini sevmek; Ömürden koca bir parça vermektir. . . Kendine saklayacağın, öğreneceğin, eğleneceğin vakti, başkasına hediye etmektir. . . [C. Palahniuk]

Gönlün temiz mi hocam, kanıtın var mı?
Gösterişten başka bir anıtın var mı?
Hırkan seccaden tamam; yarın sorunca
Allah'a vermek için bir yanıtın var mı?
Ömer Hayyam

Bir Gülüş Kadar İçten, Bir Gülüş Kadar Gerçeğim.. Kim Olduğum Ne Olduğum, Önemli Değil.. Kendimi İfade Edebildiğim Yerdeyim.. Hayatın Serüveni İçinde, Kimseden Fazla Bir şey Beklemeyenlerdenim..Ve ben Sevildiğim Kadar Değil, Sevebildiğim Kadar DEĞERLİYİM...!!

Kendinden kaçanlara saklanacak yer kalmaz dünyada.Gün gelir kendileriyle tanışırlar,asıl yalnızlık o zaman başlar.
Hayata geç kalmıştır kendinde geç kalan,şairin dediği gibi:
"Bir daha yaşamak zorunda kalır geçmişini anlayamayan"

Hayatın çilesine tahammül gerek, Değil mi ki sefa ile cefa müşterek. Sizce ağlamak için gözyaşı mı gerek? Bazen dertliler de ağlar ama gülerek.. [N.F.K]

Kimi ne kadar düşünürsen düşün; "Düşüncelerin en derini, başına yastığa koyduğun an başlar".[Marquez]

‎"Kendi adıma üzüldüm" diyemediğimizden, "Senin adına sevindim" dediğimiz anlar vardır.

Pisler, pisliklerini yapar ama sular da temizlemeye çalışır.. Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.. Hz.Mevlana...

Bak ben ne diyorum: Senden başka hiç kimse senin kurtarıcın olamaz!
[Wilhelm Reich]

Birinin yalan söylemesine kızmam. Ama yalan söylerken yakalanacak kadar salak bir insanın, beni kandırmaya çalışmasına kızarım..
[Freud]

Bu zamanda az dostun olsun, daha iyi !

Herkesle uzaktan hoş beş edip geçmeli,
Can gözünü açınca görüyor ki insan;
"En büyük düşmanıymış en çok güvendiği...yalan mı ? "..
Ömer Hayyam

Sevmek bu kadar güzelse: kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir...[Hz.Mevlana]

Bazen zorda olsa, her zaman doğruları konuşmak en doğrusudur.
Ancak, doğruları konuşmak için bile, en az iki kişi gerekir, "biri doğru söyleyen, biri de doğru anlayan.!.

‎"Beni yarı yolda bıraktığını sanıp, o yolda koşarken nefes nefese kalanlar, Yolun sonunda sizi bekliyorum." [ Mark Twain]


Kaybetmekten korkma; bir şeyi kazanman için bazı şeyleri kaybetmelisin. Ve unutma; Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin. Che Guevara 

Güneş parlıyor, hava güzel, ayakların dans etmek istiyor; ama yine de aklının bir kenarında dursun: Birileri şu an acı çekiyor". Bob Marley


Yalan zeka işidir, dürüstlük ise cesaret. Eğer zekan yetmiyorsa yalan söylemeye, cesaretini kullanıp dürüst olmayı dene...
[Victor Hugo]

"Sil ağzının kenarını, yine gülüşünden cennet akıyor..." [Özdemir Asaf]


Kural basit.. Herkesin kendisi gibi olmasını beklersen yalnız kalırsın, Herkesi kendin gibi görürsen aldanırsın!
[J. Christophe]

Kötü biri olduğumu söyleyenlerin hepsi, sahip olduğum "iyi" lerin katilleriydi... ‎

‎"Hiçbir zaman hayattan bembeyaz bir sayfa bekleme! Çünkü ikinci sayfa bile, birincinin izlerini taşır.."
[Robın Sharma]

Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını. Herkesin yüzü ıslak, başları eğik. Herkes benim hep olduğum gibi..
[Ceyhun Yılmaz]

"Yalnızlığın sebebi ne o, ne de bir başkasıdır.Sadece ulaşamayacağı bir hayale gitmeye çalışan kalbin,gerçeği anlamasıdır"
G.Vidal

“Sanki içimde başkalarından değil de, esas benden gizlenen bir sır taşımaktayım…”
[Elif Şafak ]

Boşuna yorulma gönül ,
Sevmek yetmiyor.
Özdemir Asaf

"Konuşabilmek" ile "konuşmayı bilmek" arasında büyük bir fark vardır. Mesela çoğu insan ikincisini bilmez.

“Ya tam açacaksın yüreğini, ya da hiç yeltenmeyeceksin! Grisi yoktur aşkın, ya siyahı, ya beyazı seçeceksin.”
[Şems]

Her erkek zeki, güzel, anlayışlı ve onu çok sevecek bi kadın ister. İyi güzelde adama sormazlar mı, bunları hak edecek ne yaptın?
[Yılmaz Erdoğan]

Dünyanın en güzel ritmi, Onun : senin için çarpan kalbidir..
Bob Marley

‎"Paranla şeref kazanma, şerefinle para kazan ki; paran bittiğinde, şerefin de bitmesin".
- N.Parra -

‎"Yanında olduğum zaman değerimi bilmezsen; değerimi bildiğin gün beni yanında bulamazsın..''
[N.F.K]

Birisi olacaksa;geçmişimi merak ederek değil geleceğimi hayal ederek gelsin! Korkaklarla yürüdüğüm yolda tek kalmaktan yoruldum. [G. Bernard Show]

Anlam yüklemek gerekmiyor her şeye bazen, çünkü en anlamsız şeylerde de varabiliyor insan.. Çok konuşmak isterken, susmak gibi..
[Tom Robins]

Ben kimsenin varlığı için doğmadım yokluğunda da ölecek değilim... Mutsuzum, Çünkü sahte değilim ve kimse gibi rol yapmadım.
"Mutsuzum, Çünkü sevmediğim birine 'aşkım' deyip sarılmadım..

‎''Kimse sana özgürlük veremez. Kimse sana eşitlik veya adalet yada başka bir şey veremez. Eğer adamsan, sen alırsın."
Tony Montana !

Üç Harfli' görmüş çocuklar gibi çıldırıyorum.! Başıma kadar çekip yorganımı, titriyorum.! Gelme diyorum ey 'aşk' Bu gece gelme..

Kimine göre pişmanlık , kimine göre yanlışlık .. Sen ne dersen de , dünya öyle bir yer ki ; her güzelliğin sonu sadece yalnızlık

Ve son perde...Rolünü hakk'ımla yerine getirdin sevgilim. Artık yalnızlığı selamlayıp sahneden inebilirsin... [Uğurtan Kılıç]

Sevmeyi falan değil, yalnızlığı öğren!
Çünkü en çok ona ihtiyacın olacak..
Charles Bukowski ...

Şeytanda insandaki özelliklerin biri hariç hepsi vardır.
Şeytanda tek eksik olan nimet aşk. Şeytanın aşkı çekememesi aşksızlığındandır..
Şems-i Tebrizi


SEN SEN OL !..
'' Mutlu İken Söz...
Üzgün İken Cevap...
Öfkeli İken De Karar Verme..!!
Öyle''

‎"Tek pişmanlığım kelimelerimi bile hak etmeyen insanlara, saatlerce cümleler kurmaktır.."
[ İlhan Berk ]

"Beklemek güzeldir, ama doğru durakta"..
[Can Yücel]

Kadını kalkındıran,onu uçurumun dibine kadar yuvarlanmaktan koruyarak hayata yeniden doğmasını sağlayan biricik kuvvet aşktır...

‎'Seni ölene dek seveceğim'. boş laf !! Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim..
Can Yücel

Gittin.Şimdi bir mevsim değil,koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık ne de ben kapıyı açabilirim sana
Murathan Mungan


‎"Birazcık tuz etkisi yaratmalı insan birinin hayatında..Hani yaraya basıp acı vereninden değil, yemeğe katılıp tat vereninden.."
[Ece Ayhan]

‎"Günün Adamı Olmaya Çalışma, Hakikatın Adamı Olmaya Çalış. Çünkü Gün Değişir, Hakikat Değişmez..."
[Hz. Mevlâna]

‎"Bu zamanda en çok Azraile güveneceksin.. En azından niyeti belli.''

Güzel olan, her zaman iyi değildir, ama iyi olan, her zaman güzeldir...!!

Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anlamını kaybetmek...

İhanetlere,terk edilmelere,bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı.Yalnızlığa alışmalı.Çünkü"omuz omuza"günlerin vakti geçti.. Can Dündar

Ey ! Olmayacak duâ'mın öznesi ; sus biraz dinle beni ! Aşkın abdestini gözlerinin yaşından aldığımdan beri benden götürdüklerin bir daha dönmedi geri..! Kahraman Tazeoğlu

Bırak bütün insanlar seni tanısın; ama hiç kimse seni tam olarak tanımasın. İnsanlar, sığ yerini gördükleri dereyi kolay geçerler.. - Benjamin Franklin -

‎"İnsanlar ne kadar zeki olursa olsun, sevdiği kişinin bir sözüne kanacak kadar aptaldır aslında". [J. Christophe]

Hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır.  Mayakovsky

Hayat öyle oyunlar oynuyor ki, nereye tutunsam düşüyorum. Tam da palyaçonun dediği gibi, 'ağlayamadığımdan gülüyorum'.. Paul Auster

Bil ki, İnsanın değerini varlığı değil yokluğu gösterir. Unutma, 'Yokluğu bir şey değiştirmeyenin, varlığı gereksizdir'.. Dostoyevski

“ Kendine gel be! altı üstü bi insansın hepsi bu. Vazgeçilmez sanma kendi, toprağın altı; kendini vazgeçilmez sananlarla dolu.'' P. Coelho

Hayat üç bölümdür: Dünyayı değiştireceğini sandığın, dünyanın değişmeyeceğine inandığın ve dünyanın seni değiştirdiğine emin olduğun. Jean Paul Sartre

“Yatağına yatınca; Yüreğinin sesinden uyuyamıyorsan, Anla ki yalnızsın...” Aziz Nesin

Bir kadının ; kalbine girmek Maharet, çıkmak Mazeret, yeniden girmek Cesaret ister..

Biten bir aşk için Söylenecek söz şu olmalı: - Güzeldi yine de... Ahmet Telli

‎"Ancak her şeyini kaybettikten sonra canının istediğini yapmakta özgür olursun." Chuck Palahniuk

Aşk köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kuracakları yerde, duvar ördükleri için yalnız kalırlar.

Kimseyi kırıp dökmeden, yürekleri incitmeden, suçlamadan, sızlanmadan, yormadan ve yorulmadan bir ilişkiyi bitirmek mümkün mü?

“Aşka yanmalı can dediğin.. ya canan olmalı; ya da canını almalı, yar diyemezsin ki herkese; içindeki yaran olmalı... herkesin de bir yüreği vardır amma yürek dediğin bir (b)aşka yanmalı!...” Hz.Mevlana...

Hayatından silmek istediklerini gerçekten sil, Çünkü geri dönüşüm kutusunda bekletirsen; sistemini yavaşlatır ! Adam Fawer

Farkındayım hayatımdaki sahte varlıkların. İstesem temizlemesini de bilirim; ama bunca sahteliğin samimiyetime ihtiyacı var. Mevlana

Kendinize kızacak davranışlardan sakının. Kişi başkalarını affedebilir;ama kendisini ASLA..! [Uğurtan Kılıç]

Biliyorum suçluyum razıyım cezama çalmadım öldürmedim ama daha kötüsünü yaptım Na’aptim biliyor musunuz Reis Bey Tuttum insanları sevdim. Can Yücel

Birilerinin Mutluluğunu Yazmak için Kalem Olamıyorsan, Bazılarının Hüznünü Kaldırmak için Hoş Bir Silgi Olmayı Dene..

Mutlu musunuz?

Giderken kendimi sende bırakmayı diliyordum, gördüm ki sana hiç gelmemişim... Anladım ki iyi niyetlerle dolu temenniler yalana sıvanmış teşekkürlerde, boğuluyormuş.... Merhabanın boynunu bükene elveda demek zulümmüş. Zülüflerinden zül akan yare, sancıyan yaram kadar bile değer görmem... Ondandır ki yarim ile değil yaram ile hoşum... Şems-i Tebrizi

‎''Gitmeden önce düşün; çünkü döndüğünde bulduğunla, giderken bıraktığın asla aynı olmayacak.'' |Louis Aragon|

Yüreğinin dibindeki pislikleri yok etmediğin sürece oraya temiz olan hiçbir şeyi bekleme..[Uğurtan Kılıç]

İnsanlar seni istedikleri kadar bilsinler, ama kendi kendini aldatabilir misin? Tolstoy

Eğer sen, kusursuz olsaydın; Başkalarının kusurlarını bulup çıkarmaya bu kadar meraklı olmazdın". [Çehov]

Farkında olmadan hayatımda buldum seni. İşte bu yüzden gelişin sessiz, gidişin önemsiz oldu...[Uğurtan Kılıç]

Affetmek unutmayı da beraberinde getirmez.Bilinmelidir ki, yanlışlar aklımızda doğrulardan daha fazla yer edinir.[Uğurtan Kılıç]

‎"Her ne yapabiliyor ya da yapabileceğini hayal ediyorsan, yapmaya başla. Cürette deha, güç ve sihir vardır." Goethe

‎"Anladım ki; senin sevdiğine değil, seni sevene değer vereceksin.."
J. Christophe

Bir gönlü mü kırdın; ağlamalısın. Hele özür dilemesini bilmiyorsan; senden dost olmaz.. Senden yâren olmaz.. Ya incittiğin, kırdığın gönlü  Resulullah (s.a.v) seviyorsa, hatta arz-ü sema dahi seviyorsa! Nereden bileceksin, bilmiyorsun. Bilseydin ödün kopardı dokunmaktan.. Hz.Mevlana

•Hayat kısa insanoğlu! Kesildikçe biten otlar gibi yeşermeyeceksin bir daha. Ömer Hayyam

‎"Peşinden gidecek cesaretin varsa, bütün hayaller gerçek olabilir" . [Che Guevara]

“Tek bir sözünle beni saatlerce ağlatabilirsin, ama bana yaptıklarını unutturacak bir kelime yok”. Hande Altaylı

Dedim "ah",, Dedim "eyvah" Bize kim yardım edecek?!Dedi "ALLAH"Dedi "İllallah".Dedim "Elhamdülillah"

Elinde ne varsa hayata dair , ötesi hiçbir şey ya da vesair... hani demiş ya şair; Mutluluğu sende bulan Senindir !...

Sana affedilemeyecek kadar büyük hata yapan birine , akıl sınırlarının bittiği yerden başlayacak ceza vermek istiyorsan; bütün samimiyetinle affet. Hissedilen her şeyi arşivleyen kader , kendisiyle en iyi biçimde ilgilenecektir" Şems-i Tebrizi

‎"Olmadı diye sızlandığın duaya, gün gelir olmadı diye şükredersin".

‎"Bazı sözler karanlıkta söylenir, bazı sözler hiçbir zaman." Murathan Mungan

Temiz Kalmış Ne Bulunur Bir Çöplükte , Aşk da Kirlenir Elbet İnsanla Birlikte ... Can YÜCEL

‎"Belki hiç bir şey yolunda gitmedi; ama hiçbir şeyde beni yolumdan etmedi!" [Che Guevara]

Derler ya hep, "dert etme sonuna kadar arkandayım". İşte onların seni sattıklarını; Arkandan vurduklarında anlarsın.. Bob Marley

Sesinde ne var biliyor musun Ev dağınıklığı var İkide bir elini başına götürüp Rüzgarda dağılan yalnızlığını Düzeltiyorsun. Cemal Süreya


Eğer bir keder, hiddet, öfke hissedersen bil ki ya sevmemen gereken bir şeyi seviyorsun ya da aksine sevmen gereken bir şeyi sevmiyorsun Lev. Tolstoy -

Gün gelir ve anlar ki insan; yaşadığı her şey bir yalandır. Geriye vazgeçemediği bir aşk ve kabullenemediği bir yalnızlık kalır.. Cengiz Aytmatov

Üzülmüyorum.. Bir gün diner elbet gönlümdeki derin sızı. Hep hayırsız değil ya bu insanlar; bir gün beni de bulur hayırlısı..
Sunay AkıN

‎"Sus be yüreğim! Ben de biliyorum özlediğimi; Susta bilmesin özlendiğini.." Özdemir Asaf

Bırak hayat sana rağmen değil,seninle beraber aksın."Düzenim bozulur,hayatımın altı üstüne gelir." diye endişe etme.Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını? Şems-i Tebrizi

Geçmiş olan dünden hiç yad etme; yarında gelmemişken feryat etme, düşünme geleceği de geçmişi de, şimdi şen ol da yaşamı berbat etme. Ömer Hayyam

Sağlam cümlelere gerek yok birine anlatmak için içinizi. Özet geçin. Seni seviyorum değil. Seviyorum diyin. Oda sizi seviyorsa üstüne alınır zaten..

Işığın etrafında ölene dek dönüp duran bir kelebek karanlık bir tünelde yaşayan tırtıldan daha iyidir.Halil Cibran

Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşmanız gerekmez.Goethe

‎- Böyle zar atmayı nereden öğrendin? - Küçükken babam kardeşimle bana hep zar attırır ve kazanan kaybedene tokat atardı. - Dayak yememek için zar atmayı öğrendin yani? - Hayır, kardeşime vurmamak için!..Kırık Zar

Biliyormusun olric benim birçok dostum var... Görüyorum efendimiz hepsinin sırtınızda izleri var... Oğuz Atay

Kimsenin kollarında ölmek falan istemiyorum, Annemin ayaklarının dibine gömün beni, o yeter. ( E. Cansever )

Ne zaman gökyüzüne bir nefes, bir dua gönderdin de ardınca ona benzer bir iyilik gelmedi?” Hz. Mevlâna Celaleddin Rumi

Ne sıradan bir sevgiyi yaşayacak kadar basit biriyim. Ne de seni 'sıradan bir sevgiye malzeme yapacak kadar herhangi biri'. Cemal Safi

Pişman değilim! Sadece dön bak arkana; ne için, nelerden vazgeçtin? Neler dururken, sen neyi seçtin. Nazım Hikmet

Bu bayram da gelemedim anne..

Yine yagmurlu bir bayram sabahi
Bulutlar sanami agliyor Anne
Neden gündüzlerim böyle karanlik
Icime hüzünler yagiyor Anne
Kac bayram gecti öpemedim elini
Sevdigin cicekleri getiremedim
Kurudu menekselerin, büyütemedim Anne
Büyütemedim hasretinden gayri hic bir sanciyi
Aciyi dindiremedim Anne, atesi söndüremedim
Bu bayramda gelemedim...


Bu bayram da gelemedim, öpemedim elini
Oysa ellerin her seyimdi, ekmegimdi ellerin
Bilsen nasil özledim hüzün rengi gözlerini
Seni özledim Anne, sesinin nefesini
Sabahlari recel sürmeni ekmegime, cayimi demlemeni
“Üsüdünmü, hastamisin” demeni özledim Anne
Pencerede beklemeni
Cosku dolu bir bayram sabahi gülerek kapiyi acmani
Sarip sarmalamani özledim Anne
Kizmalarin ardindan bagislayan yanlarini
Affetmeni özledim Anne
Affet beni, bu bayramda gelemedim…


Yine yagmurlu bir bayram sabahi
Simdi senden cok uzaktayim
Gözyaslarim söndürmüyor hasreti
Yanmaktayim Anne kanamaktayim
Dört yanim karanlik, dört yanim duvar
Sonradan kormus ayrilik, yeni anlamaktayim
Bu bayramda gelemedim Anne, cok uzaktayim…


Bu bayramda gelemedim, öpemedim elini
Yüzüne yüz süremedim
Cigerler dolusu kokunu cekemedim icime
Sensizlik türküsü dolandi dilime
Söyleyemedim Anne söyleyemedim
Anam, Anam, Anam diyemedim
Ah Anne ah, öyle özledimki
Sizlar burnumun diregi bilemezsin
Bilemezsin Anne göremezsin
Anasizlik en büyük yalnizlikmis
Soguk duvarlar ardinda aglamalarimsin
Dert ortagimsin yanimda olamasan da
Bitmeyen bir hasret, dinmeyen bir sizisin icimde
Bilsen nasil özledim…

Hasta yatagimda sicak corbani özledim Anne
Basucumda ilac olmani
Atesime bakmani özledim
Battaniyelere sarmani
Hersey bir tarafa dualarini özledim dualarini
Sen Anasin Anne aglarsin, beni anlarsin
Hakkini helal et
Bu bayramda gelemedim…

SEBNEM KISAPARMAK

Aramıza hoş geldin bebek



Sana hoş geldin diyerek o henüz kirlenmemiş kalbine bir yalan söylediğim için büyük bir özür borçluyum sana. Ama sen bunu neden yaptığımı, neden gelir gelmez sana söylediğim tek bir cümle için özür dilediğimi henüz anlayamıyorsun sanırım. Anlama. Şimdiden kafanı bu boş düşünceler ile boğma sakın.

Kalbin ne kadar büyükse, anlama duyuların o kadar minik çünkü şuan senin. İstesen de kulağına fısıldadığım bu cümlelerin neredeyse hiçbirini anlayamayacaksın. Ama öğreneceksin. Çok fazla zaman geçmemişken tanıyacaksın gerçek dünyayı ve bu dünyanın gerçek insanlarını.

Bu dünya geldiğin yerdeki bulutlar gibi mutlu etmeyecek seni miniğim. Burada gök kuşağının üzerine oturup, güneşin ışıltısıyla tebessüm edemeyeceksin. Burada bulutlar o minik ellerinin erişemeyeceği kadar uzak kalacak sana. Sen burada, gök kuşağını nadiren göreceksin. Nadiren mutlu olacaksın.

Seni tanıdığın ve tanımadığın bütün insanlardan daha çok seven bir annen ve bir baban olacak senin. Her zaman yalnızca onlara güvenmen gerekirken, sen bazen onları bile sevmeyeceksin. Bir başkasını isteyeceksin. Sol yanında birinin eksikliği olacak hep. Ona kavuşmanın hayali içinde birçok insan tanıyacaksın. Bazıları canını çok yakacak.

Canını böylesine çok yakan tüm insanlardan olabildiğince uzak durman gerekecek, sen durmayacaksın. Yapamayacaksın. Sol yanındaki kalbini her gün daha fazla küçülten insanlardan bir türlü vazgeçemeyeceksin. Çünkü seveceksin.

Bu sevgi geldiğin yerdeki gibi masum olmayacak miniğim. Sen kocaman kalbinin küçülmemesi için çabalarken, hayatın masum olmayan kısımlarını tadacaksın. İstesen de istemesen de bu dünyanın insanları seni olduğun yerden alıp başka bir yere sürükleyecek. Hata yapmanı sağlayacaklar. Hata yapacaksın. Her seferinde eskisinden daha da pişman olacaksın. Sen hiç fark etmeden, o kocaman sevgi dolu kalbin küçülmüş olacak.

Kalbinden bir parça söküp giden her insan için, aynanın karşısına geçeceksin. Sol yanından sızan kanları gözlerinden akan yaşlar ile izleyeceksin. Çatlamış dudaklarını aralayıp mırıldanacaksın. Pişmanlığını dört duvar arasında kendini hapsederek yitirmeye çalışacaksın. Olmayacak.

Bu dünyaya geldiğin ilk günden itibaren yapmak istediğin hiçbir şey tam anlamıyla gerçek olmayacak. Sen ne kadar olduğuna inansan da, kendini kandırmış olacaksın. İnsanları karşılık beklemeden severken bile, her zaman bir karşılık bekleyeceksin mesela. Seni üzmemelerini isteyeceksin. “Beni üzse de onu severim” diye itiraz edeceksin geceleri içindeki sese. Ama gerçeği aklından atamayacaksın.

Sen bu dünyaya, geldiğin yerden daha mutlu olmayı arzulayarak geleceksin. Minicik ellerin, minicik ayakların, minicik bir yüzün ve savunmasız bir vücudun olacak. Kalbin ise bu savunmasız vücudu koruyabilecek kadar büyük. Kimse göremeyecek onu senden başka. Kimse kalbinin nasıl mutluluk ile çarptığını hissedemeyecek, senden başka.

Yalnızca sen bileceksin o minik ayağını avuçlarının arasına alan annenin ve o minik yüzünü öpmek için her sabah tıraş olan babanın bu dünyadaki tek gerçek insanlar olduklarını. Bileceksin, ama söylemeyeceksin. İkisini de kaybedinceye dek, onlara bile söylemeyeceksin. Sen, onlara hiçbir zaman hissettirmediğin için pişman olacaksın. Olma.

Çünkü ikisi de senin doğduğun ilk andan itibaren bu dünyadaki tüm insanlardan daha farklı birer insan olacak. Sen farkına varmadan karşılık bekleyerek sevdiğin halde, onlar gerçekten karşılık beklemeden sevecek seni. Evet, sadece seni severken kaybedecekler içlerindeki gurur ve buna benzer tüm duyguları. Sana hissettirmeye çalıştıklarında sen kaçacaksın, ama onlar vazgeçmeyecek. Sana bir mektup bırakacaklar mesela senin de geldiğin o yere gitmeden önce.

Doğumundan birkaç gün önce birlikte yazdıkları o satırları sen okurken, sol yanın geçmişte yandığından daha çok yanacak. Anlayacaksın. İşte o zaman anlayacaksın sana hoş olmayan bu dünya adına “hoş geldin” dediğim için özür dilediğimi. Sen hoş gelmeyeceksin bebek. Çünkü sen hoş gelsen bile, bu dünya sana hoş gelmeyecek. Her geçen bir sene, her edindiğin bir tecrübe ve kalbinden koparılan her bir parça et parçasında bunu daha iyi hissedeceksin.

Sevdiğini düşündüğün tüm insanlar uğruna kaybettiğin iki gerçek insana doyasıya anne ve baba bile diyemediğin için, bu dünyadan nefret edeceksin. Ölmek isteyeceksin. Geldiğin yere geri dönüp tüm masumluğun ile gök kuşağının üzerinde oturarak güneş ışığını ruhunda hissetmek isteyeceksin. Olmayacak. Bu dünyanın tadına baktığın için, masumluğun hiçbir zaman kalbine geri dönmeyecek. Sen her gün masum ruhundan daha da uzaklaşacaksın. Pişman olacaksın.

Bulutlardan bu dünyaya düştüğün için sen, parçalanacaksın.


Timüs bezi,

Timüs bezi, tiroid bezinin altında, göğüs boşluğunda ve soluk borusunun
önünde bulunur.

Bu bez insanın bağışıklık sisteminin merkezidir. Yani bütün bağışıklık
sistemi buradan yönetilir.

Timüs bezi ne kadar çok titreşirse kişi o kadar sağlıklı ve bağışıklık
sistemi sağlam olur.

Anadolu'da ağıt yakan kadınların göğüslerine vurduklarına hepiniz şahit
olmuşsunuzdur. Bu refleks kaynaklı basit bir el hareketi değildir. Bu beynin
otomatik gerçekleştirdiği bir davranıştır.

Kişi göğsüne vururken Timüs bezini titreştirir.

Bu sayede üzüntü kaynaklı bağışıklıkta meydana gelen direnç azalmasının
önüne geçmeye çalışır.


Bu bez ne kadar sıklıkla titreştirilirse kişi o kadar genç ve sağlıklı yaşar
ayrıca geç yaşlanır.

Sizde parmaklarınızla göğsünüzün ortasına yapacağınız küçük vuruşlarla timüs
bezini titreştirebilirsiniz.

Yada daha basit bir yolu kullanırsınız. "KAHKAHA" atabilirsiniz.

Çünkü kahkaha da göğüs kafesini oynattığı için bu bezi harekete geçirir.

Hani yıllar geçerde aradan bir arkadaşımıza rastlarız neşeli halleriyle
tanıdığımız bu insanı görünce "hiç değişmemişsin, ne gamsızsın..." deriz ya, işte timüs bezinin gücü.

Sonuç olarak kahkaha bağışıklık sistemini güçlendirir ve sizi genç tutar.

İmamyar Hasanov & Nermine Memmedova - Ay ışığında (Under the moonlight)

Orgazmın Faydaları Neler?



Orgazmın bazı etkileri seviştikten sonra da devam ediyor. Peki o etkiler neler? Orgazmın faydası ne?



İşte orgazmın bilinen faydaları...

Orgazm olmak kan akışını hızlandırdığı için genital bölgeye daha fazla kan gitmesini sağlar. Bu sayede dokularınız daha genç kalır.

Orgazm bilinenin aksine baş ağrısına iyi gelir. Çünkü sizi rahatlatır. Yani artık "başım ağrıyor" yalanı söylemenize gerek yok.

Orgazm kalori yakmanızı sağlar. Yaklaşık 20 dakikalık cinsel ilişki 200 kalori yaktırır.

Uyumanızı kolaylaştırır. Eğer uyku problemi yaşıyorsanız sevişebilirsiniz. Çünkü yapılan araştırmada, kadınların yüzde 30'dan fazlası orgazmı doğal bir yatıştırıcı yerine koyuyor.

Orgazm olmak sadece kalp sağlığı için birebir değildir. Aynı zamanda beyninizinde güçlenmesini sağlar. Çünkü orgazm olduğunuzda beyninize daha fazla oksijen gider.

Filmdeki adam

Filmdeki adam
 "Seninle kalmayı, sana yakın, hatta seninle bir yaşamayı istiyorum," diyordu. 
"Ama sen izin vermiyorsun ki. Etrafına ördüğün duvarlar her geçen gün daha da yükseliyor. Sana ulaşamıyorum. Sözlerim duvarlarına çarpıp geri geliyor. Her gün biraz daha tükeniyorum. Bu daha ne kadar sürebilir ki? 
Kız; 
" Sadece bana güvenmeliydin," diyor. Her ne olursa olsun güvenmeliydin. Bu sevmenin bedelidir. Beni seviyor olsan söylediklerimden zerrece kuşku duymazdın. Ama sen bana inanmak yerine söylediklerimi sınamayı seçtin."

Ramiz DAYI 'dan!!!


AİLE
* Ağaç ta, sen ve ben gibi nefes alması lazım.Yakın çatarsan onları nefes alamaz.
* Ailen olmadan kolay hedefsin düşmanlarına.
* Aileden biri ayrıldığında, yüzünü unutsan da, sesi kalır seninle. Yinede devam eder seninle konuşmaya.
* Aileden biri bıraktığında seni ya da sen bıraktığında aileni, karanlıkta hala çağırırsınız birbirinizi.
* Bir babanın çaresizliği, çaresizliklerin en korkuncudur.
* Baba ile çocuk, birbirine emanettir Tanrı’dan.
* O benim kanım değil, canım.
* Bir yankı… Durmadan yalnızsınız.

HESAPLAŞMAK

* Sen kendin için yalvarırsın, ben sevdiklerim için.
* Her şey kurşun olur sıkarsın kendi içine, Sevdiğini öldüren herkes bilir bunu
* Sen adamlarına öldürmeyi öğrettin, ben ise ölmeyi.
* İnsan bir gün gırtlaklayacağı tavuğu sevmeye kalkarsa, aç kalır!
* Oyunun sonunda her yol, ayrı bir sondur.
* Oyunun sonuna geldiğinde, çoktan tükenmiştir gidecek olduğun yerlerin.
* Yapacak bir şey kalmayınca, hiçbir şey yapmamak en iyisi.
* Hesap görmek, hesap etmekten zordur yeğenim.
* Sana çekilen her bıçağın kınında, cevabını bilmediğin bir soru onun içindedir.
* Bu sona nasıl geldim diye soruyorsan; kendine sorduğun ilk soruyu hatırlayacaksın!
* Her cevap bir bilinmeyene çıkar.
* Bir ihtimal daha var. O da ölmek mi dersin? Söyle canım! Ne dersin?
* Artık bir şeyi seçemem. Her yerde olmalısın.
* Döktüğüm kanla akıp gitse her şey, bir vuruşta sonuna varılsa işin,
* Bir anda bu dünyayı olsun kazanıversen, zaman denizinin bir kumsalı olan bu dünyayı.
* Öbür dünyayı gözden çıkarır insan. Ama bu işlerin daha burada görülüyor hesabı.
* Verdiğimiz kanlı dersi alan, gelip bize veriyor aldığı dersi.
* Doğruluğun şaşmaz eli bize sunuyor, içine zehir döktüğümüz kupayı.



SADAKAT

* Sadakat, başkası istedi diye hain olmak değilmiş. Sadakat; kendine sadık kalmakmış.
* Sadakat ne menem şeydir bu sadakat?
* Sadakat sır saklamak mıdır? Sessiz kalmak mıdır? Kıyametin kopacağını bile bile.
* Sadakat ya birine doğru koşmaktır, ya birinden kaçmaktır sadakat erdem değildir aslında.
* Sevgiden kör olmaktır hep kaçtığın şeye, eninde sonunda yakalanmaktır sadakat.
* Yemin etmeden bir daha düşün, çünkü sadakatle başlayan her şey ihanetle biter.
* Sevdiğine sadık kalan adam, kendinden vazgeçen adamdır.
* Sen hain değilsin. Sen sahibine aşırı sadıksın.
* Teslim olunmadan sadık olunmaz…
* Ölüm gibidir sadakat pazarlığı olmaz bir kere çizgiyi geçtin mi yoktur dönüşü.
* Ne umutlar fısıldarsa fısıldasın, sana hayat çeker gider sadık kalmaz sonunda.
* Ama kötülük öyle mi? Hep yanı başındadır insanın.
* Sözler verilir, sözler unutulur; gün gelir ihanet eden sadakat ister.
* Sadaka gibi verilmez sadakat, isteyen hepsini ister.
* Sevdiğine sadık kalan adam kendinden vazgeçebilen adamdır.
* Köpeği köpek yapan sadakatidir yeğen.
* Sadakat sevdiğinin kalbini tutup avucunda tutmaktır. Sadakat gerektiğinde o yüreği fırlatıp yere atmaktır.
* Sadakat endam değildir aslında, sevgiden kör olmaktır.
* Hep kaçtığın şeye eninde sonunda yakalanmaktır sadakat.



GEÇMİŞ

* Çünkü bir hata, gözden kaçan bir söz; her şeyi kaybetmektir.
* Geçmişe takılıp kalmak ne demek çok iyi bilirim. Artık orda olmayanı aramak ne demek cidden çok iyi bilirim.
* Senin yerinden oynatamayacağın taşlar var yeğen ama benim yok!
* Verdiğimiz kanlı dersi alan gelip bize veriyor aldığı dersi.
* Hayatın kuralı bu; ne kadar uzağa gidersen git, başladığın yere dönersin sonunda.
* Ne kadar değişirsen değiş nerede mutlu olduysan hep oraya çevirirsin kafanı.
* Ne kadar terbiye etsen de susturamazsın içindeki canavarı.
* Nereye gidersen git şunu unutma. Herkes gün olur evine döner.
* Geçmişe sorular soran kendi sesinin yankısını gerçek sanır.
* Hani aynada aksini görür, gerçek sanır; vurur yumruğu, ayna kırılır, elin kanar.
* Geçmişe dönmek başka, geçmişi silmek başka.
* Bir kere aktı mı zamanın içinden, suyun yolu değişmez. Unutma!


İHANET

* Bin kere dönsen o güne, bin kere ihanet edecekler sana. Herkes doğasının gereğini yapar. Bin kere ihanet etseler sana çaresi yok bin kere gidersin yanlarına.
* Bir kere ihanete uğradın mı, anılar sana bataklık olur. Hatırladıkça çekerler seni içeri. Hatırladıkça affetmek istersin. Çünkü affetmek, unutmak demek! Öncesini hatırladıkça sonrasını unutmak istersin.
Eğer birisi seni aldatmışsa, bu onun suçudur. Eğer o kişi seni pek çok kere aldatmışsa bu senin suçundur.
* Erkek aldatıldığında ihanete uğrar. Kadın aldatıldığında tercih edilmediğini anlar.
* Sevdiğini korumak için savaşman yetmezse eğer; en karanlık çare onun sevgisini öldürmektir. Sevdiğini kurtarmak için en kötü ihtimal, en son yol ona ihanet etmektir.
* İki arkadaş; çaresi yok çarpışacak: İki düşman birbirine kavuşacak. Çaresi yok biri yalnızlığa kucak açacak. Diğeri haince yalnızlıktan kaçacak.



HAYAT

* Portakalı soymadan içinin iyi olup olmadığını anlayamazsın.
* Savaşmak; aslında hasmınla savaşmak değil, sevdiklerinle savaşmaktır. Savaşırken göremezsin bazı savaşları. Kazanamazsın! Artık durmalı ve geri çekilmelisin!
* Çırpınma boşuna yeğen! O hançer bir kere saplanınca, çıkarmaya kalktıkça iyice kalbine gömersin.
* Değişmek zordur . Ama bazen: Aynı adam olmak daha zordur. Hayat öyle yüklenir ki üstüne; durduğun yerde çatır çatır çatırdarsın.
* Bazen öyle acır ki için; değiştin sanırsın şimdi dersin. Şimdi her şeyi yapabilirim.
* Bazen hayat seni öyle zorlar ki ; yolun başında kimdin: Unutursun
* Zorunu benden duy . Herkese yalan söylemen yetmez artık. Bundan böyle bir başına kalsan da artık, kendin olamazsın.
* Yanlış hayat doğru yaşanmaz.
* Kaçınılmazdan kaçamazsın yeğen!
* Sevmek; son kertede kaçınılmaz sona karşı çıkmaktır. Ama o sonu bile bile sevmek, gözünü son kez kapar gibi sevmek: O sevgide hapis kalmaktır.
* Rüya gerçeğe ne kadar yakın olursa, uyandıktan sonra duyulan acı da o kadar büyük olur.
* Herkesin kimseye anlatamadığı gizli bir sırrı, herkesin kimseye gösteremediği gizli bir yüzü vardır.
* Yapmakla olup bitseydi bu iş, hemen yapardım, olup biterdi.
* Yalnızlık, tek başına olmak değildir. Yalnızlık, pusuda bekleyen canavarla tek başına olmaktır.
* Bazen yaşamak için öldürmek zorundasın. Bazen yaşamak için içindeki sevgi seni öldürmeden sen onu öldürmek zorundasın.
* Kadere inanan insan tesadüfe inanmaz. Tesadüfe inanan adamsa; kaderini kendi elinde tutamaz.
* İnanıyorum söylediğini candan söylediğine, ama bugünkü kadar yarın bozulur çok kez.
* Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak en çabuk unuttuğumuz şeydir; ne yapsak!
* Üzülme! Bir şey olmuyorsa; ya daha iyisi olacağı için ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur.
* İyi kötü ne varsa yapan kendisiyken, tutar suçu yükler kendinden başkasına.
* Silahı kullanacaksın ama sen tutmayacaksın!
* Sırtını duvara dayayan mı köşeye sıkışmıştır? Yoksa arkasına dikkat etmeyen mi ?


AŞK, SEVGİ

* Merak; aşktan daha güçlü bir şey. Bir kere âşık olunca bilirsin aşkın sana ne yapacağını, ama merak öyle değil. Eğer birini merak edersen, o merak seni alır götürür.
* Sevilmeyi hak etmediğini düşünen herkes yalnızdır. Sevmekten korkanın kaderi ise yalnız kalmak değil, nefret ettikleriyle baş başa kalmaktır sonunda.
* Kaderimiz olan aşka değil de, aşkıyla kaderimizi değiştirene içelim!
* Mademki; bu dünya bile yok olacak bir gün, sevginin bitmesine insan neden üzülsün?
* Aşk mı kaderi kovalar kader mi aşkı? Daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi

BALAD

Oysa herkes öldürür sevdiğini,
Kulak verin bu dediklerime,
Kimi bir bakışı ile yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle
Korkaklar öpücükle ölür
Yürekliler kılıç darbesiyle.

Kimi gençken öldürür sevdiğini ,
Kimi yaşlıyken.
Şehvetli ellerle boğar kimi
Kimi altından ellerle
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur

Kimi yeterince sevmez, kimi fazla sever
Kimi satar, kimide satın alır
Kimi gözyaşı döker
Kimi kılı kıpırdamadan
Çünkü herkes öldürür sevdiğini
Ama herkes öldür

Oscar Wilde’den

Son olarak dizide Eyşan karakterinin sözleri;

* Siz hiç bir sabah uyanıp hayallerinize uzanabilirmiş gibi hissettiniz mi?
Bir gün yuvanızdan çıkıp bir daha hiç dönmediyseniz oraya, sizi öldüren şeyi delicesine sevdiyseniz bir zaman, ona bir daha sarılabilmek için bilirsiniz nelerden vazgeçebileceğinizi.
Dur hemen karar verme çünkü kendin için yalnız kalmak sevdiğini yalnız bırakmaktır.
Çaresi yok en çok sevilen kimse o hep yalnız kalacak.
Sevdiklerimize çok yakından bakarız. Bu yüzden kusurlarını görmeyiz.




EMPERYAL OTELİ


Ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
sımsıcak bir merhaba diyecektim
başımı usulca dizine koyacaktım
dört gün dört gece susacaktım
yağmur sönecekti yanacaktı
sameland seferden dönecekti
duvardaki saat duracaktı
kalbim kendiliğinden duracaktı
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var

emperyal oteli”nde bu sonbahar
bu camların nokta nokta hüznü
bu bizim berhava olmuşluğumuz
bir nokta bir hat kalmışlığımız
bu rezil bu çarsamba günü
intihar etmiş kötümser yapraklar
öksürüklü aksırıklı bu takvim
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var

sesleri liman sislerinde boğulur
gemiler yorgun ve uykuludur
sabahtır saat beş buçuktur
sen kollarımın arasındasın
onlar gibi değilsin sen başkasın
bu senin gözlerin gibisi yoktur
adamın rüyasına rüyasına sokulur
aklının içinde siyah bir vapur
kıvranır insaf nedir bilmez

otelin penceresinde duracaktın
şehri karanlıkta görecektin
karanlıkta yağmuru görecektin
saçların ıslanacak ıslanacaktı
kış geceleri gibi uzun uzun
tek damla gözyaşı dökmeksizin
maria dolores ağlayacaktı
istanbul”u yağmur tutacaktı
bütün bir gün iş arayacaktım
sana bir türkü getirecektim
kulaklarımız çınlayacaktı

emperyal oteli”nin resmini çektim
akşam saçaklarından damlıyordu
kapısında durmanı söylemiştim
yüzün zambaklara benziyordu
cumhuriyet bahçesi”nde insanlar geziyordu
tepebaşı”ndaki küçük yahudiler
asmalımescit”teki rum kemancı
böyle rüzgarsız kalmışlığımız
bu bizim çektiğimiz sancı
el ele tutuşmuş geziyordu

gazeteler cinayeti yazıyordu
haliç”e bir avuç kan dökülmüştü

emperyal oteli”nde üç gece kaldık
fazlasına paramız yetmiyordu
gözlerin gözlerimden gitmiyordu
dördüncü gece sokakta kaldık
karanlık bir türlü bitmiyordu

sirkeci garı”nda sabahladık
bilen bilmeyen bizi ayıpladı
halbu ki kimlere kimlere başvurmadık
hiçbiri yüzümüze bakmıyordu
hiç kimse elimizden tutmuyordu
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin kabulümsün

ATİLLA İLHAN



Ama en önce ve illa ki sağlık!

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine..
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile

Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık!
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen
yanağından makas al..

Sonra, şöyle bir düşün,
kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı? Nekadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..

Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..Yemeğin ne olursa olsun,

masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyfe keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,

eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun..
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?

Ama en önce ve illa ki sağlık!

Can Yücel

5 Temmuz 2014 Cumartesi

Acı veriyorsa geçmiş; geçmemiş demektir!!!!

ÖĞRENDİM


Yaşam azıksız bir yolculuk
Adım adım yürümeyi öğrendim
Ne gereğinden fazla hızlı
Ne de fazla yavaş gitmeyi öğrendim.

Başkalarının anlattıklarını dinlemeyi,
Hayatıma uygulamayı öğrendim.
Bunların hepsi saçmalık deyip,
Alayına isyan etmeyi öğrendim.

Hayaller kurdum,
İmkansız yoktur, tanımam dedim
Daha ilk denemede çuvallamayı öğrendim.

Sevmeyi
Sevdiğimi içimde tutmayı öğrendim.
Yeri geldi
Yağmur gibi açılmayı öğrendim.

Sevdiğimin beni sevmesini gördüm,
Sevdiğim halde sevilmediğimi gördüm
En kötüsünün
Sevmediğim halde sevilmek olduğunu öğrendim.

Pişman olmayı,
İçimin kor kor yanmasını izledim.
Ardından,
Bununla da mutlu olunacağını öğrendim.

İnanmayı,
Ömrümü bir şeye adamayı seçtim
Ardından her şeyi sorgulamayı
Boşlukta askıda kalmayı öğrendim.

Kazanmanın kaybetmek olduğunu öğrendim.

Duyguların da yanıltıcı olduğunu öğrendim.

Şimdi sana el uzatıyorum sevgili
Bil ki sana tüm öğrendiklerimle geldim.

Hayat Bize

...hayat bize
mutlu olma şansı
vermedi sevgili
biz kendimizden
başka herkesin
üzüntüsünü üzüntümüz,
acısını acımız yaptık
çünkü. Dünyanın öbür
ucunda hiç tanımadığımız
bir insanın göz yaşı bile
içimizi parçaladı. Kedilere
ağladık, kuşların yasını tuttuk...
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat
karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında
ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine
üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün
hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili...Sevinerek,
severek, sevilerek, düşünerek... Ve o
vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın...

Yılmaz Güney

BİR DÜNYA DÜŞLÜYORUZ...........




İnsan devlet için mi vardır?
Peki devlet kimin içindir?
Senin içinmi benim için mi?
Yoksa bir grup zengin elit için mi?
Savaşlarda ölenler kimlerdir?
Onlar mı Bizler mi?

Sokaklar var düşlerimizde,
Özgürlük şarkılarının diyar diyar dolaştığı,
Sokaklar var düşlerimizde,
Şiirlerin barikatlara takılmadığı...
Uçurtmaların,
Kurşunlardan delik deşik olmayacağı,
BİR DÜNYA DÜŞLÜYORUZ...........