28 Haziran 2014 Cumartesi
“Çıplak geldim, çıplak gideceğim. Amacım zamanı satın almak. Mülk edinmek gibi bir derdim yok. Mülkiyet hırsızlık gibi bir şey. Sevmiyorum işte. Biz kuşak olarak böyleyiz. Bize sevmeyi, bir şeylere bağlanmayı öğretmediler. O tarafımız gelişmedi. Ben dünyanın bir parçasıyım. Şurayla ve bedenimle sınırlı değilim. Bir şeyler yanlış gidiyor, birileri acı çekiyor. Ben de çekiyorum aynı acıyı. Altıma son model bir araba çekip, güzel bir ev alınca mutlu mu olacağım yani. Hayır olmam. Aramızda mutlu olanlar varsa zekalarından şüphe ederim, bir de gözlerinden. Çünkü iyi görmüyorlardır. Siz beni yenmediniz çünkü: ben sizinle daha oynamadım. Ben gidiyorum dediğimde, `gitme’ diyen birini değil, ben de geliyorum, yalnız gidemezsin diyen birini istiyorum."
- Nejat İşler
"çocuklar maket savaş uçakları yapmıyorlar artık,
hayali pirinç tarlalarında dövüşmüyorlar,
savaşın yararsız, yerleri süpürmek ya da çöp toplamak
kadar sıradan bir iş olduğunu biliyorlar,
kovboy filmine gitmeyi ya da alış veriş
merkezlerine takılmayı ya da hayvanat bahçesine
veya futbol maçına gitmeyi yeğliyorlar,
kolej, otomobil, kadın, ev ve barbekü hayalleri kurmaya
başlamışlar bile, bir başka düşün tuzağına
yakalanmışlar, onları savaş kadar
çabuk öldürmeyecek bir düşün, en azından
bedensel olarak.”
Charles Bukowski
hayali pirinç tarlalarında dövüşmüyorlar,
savaşın yararsız, yerleri süpürmek ya da çöp toplamak
kadar sıradan bir iş olduğunu biliyorlar,
kovboy filmine gitmeyi ya da alış veriş
merkezlerine takılmayı ya da hayvanat bahçesine
veya futbol maçına gitmeyi yeğliyorlar,
kolej, otomobil, kadın, ev ve barbekü hayalleri kurmaya
başlamışlar bile, bir başka düşün tuzağına
yakalanmışlar, onları savaş kadar
çabuk öldürmeyecek bir düşün, en azından
bedensel olarak.”
Charles Bukowski
Alıştın,
Alıştın,
Nutukları dinleyip uyuyorsun.
Sen böyle uyudukça, sanma ki sabah olur!
Körler memleketinde, şaşı padişah olur!
Aziz Nesin
YÜCE MİLLETİME ZEVAL VERME YARABBİM..
Geline kına yakıp ağlatan, 10 dakika sonra oynatan,
Ev telefonu çalınca başında durup 2. kez çalmasını bekleyen,
Çocuk yere düşünce annesinden dayak yiyen,
Şampuan, sıvı sabun bitince üstüne su ekleyen,
Faturayı yatırmak için son günü bekleyen,
Gördüğü her yere dantelli örtü örten,
3 kişilik asansöre 5 kişi binmeye yeltenen,
Yabancı dil öğrenirken önce küfürleri öğrenen,
Otobüste dolmuşta yayalara, inince arabalara kızan,
Her konuda mutlaka bir fikri olup ahkâm kesen,
Kovada yüzen balıkları görüp balık satana şaka gibi; “taze mi?” diyen,
Yanına gelen arkadaşına “Geldin mi?” diye soran,
YÜCE MİLLETİME ZEVAL VERME YARABBİM..!
‘Sükutun da sesi var ama onu anlayacak yürek lazım.’
Şems
“Laikliğe Hayır” demeye devam et..!
Bilir misin ki; dünyada din adına kelle kesen bir laik görülmedi. Domuz bağıyla adam boğan bir laikler de görülmedi. Yarısı toprağa gömülü kadının diğer yarısını taşlayarak recm eden laikler hiç görülmedi..!
Caizdir diyerek 10-12 yaşında kız çocuklarını kadın diye yatağına alan, dört karısı olan laikler ise hiç görülmedi..!
Dini alet edip oy toplayan laik de yetişmedi dünyada bu güne kadar..!
Laiklerin sana verdiği değeri, hakları bilemiyorsan ve sen yukarıda saydıklarım için; “bunlar normaldir” diye düşünüyorsan; “Laikliğe Hayır” demeye devam et..!
neden halâ bu haldeyiz?”
Muzip gençler küçük kağıtlara Arapça “İŞİ OLMAYAN GİREMEZ” diye yazıp bazı yerlere bırakırlar…
Kağıtları bulup bakan 12 şahıstan 11i, önce öpüyor, sonra alnına götürüp itinayla cebine yerleştiriyor..!
İşte size “neden halâ bu haldeyiz?” sorusunun cevabı..
!
DUYGULARIM, DÜŞÜNCELERİM, İNANÇLARIM
Yazar Kazım Taşkent'in Kitabının adıdır '"DUYGULARIM, DÜŞÜNCELERİM, İNANÇLARIM".
Yaklaşık otuz sekiz yıl süreyle yazdıkları, bizlere bir yandan kendisini çok iyi anlayan ve anlatan bir insanın ruhsal durumunu anlatırken, öte yandan o insanın içinde yaşadığı toplumdaki değişmelere, gelişmelere, olaylara ilişkin çok değerli anılar ve bilgiler vermektedir.
2 Ocak 1944
İş hayatında başarı kazanmanın üç koşulu olarak şunları bilirim: Sen inanıyorsun, ama ilgililere kabul ettiremeyeceğini de görüyorsun, sormadan yapacaksın. Kuşkulusun, kesin bir kanıya varamıyorsun, ilgililerle konuşup, oylarını alıp uygulamaya geçeceksin. Yapılacak iş hakkında ilgililerin evet diyeceklerini önceden kesinlikle biliyorsun, onlara mutlaka danışacaksın.
2 Ağustos 1947
Yolumdan gidiyorum. Belli, buralardan çok geçen olmuş, insanlar kafilelerle geçmişler benden önce, çiğnemişler benim yürüdüğüm yolu da, başkaları da; ama bir iz yok. İnsan geçtiği yollarda izler bulmalı, geçerken kendisi iz bırakmalı diye düşünürüm.
13 Mart 1965
Dıştan bakılınca sert bir görünüşüm var. Gözümden bir damla yaşın aktığını kimse görmemiştir. Buna bakarak iç alemimin olmadığını söyleyenler çoktur. Oysa ben iç dünyamı korumak incinmemek, yaralanmamak için böyle davranırım.
9 Mart 1969
On yaşlarında idim. Yıl 1904. İstanbul”da amcam Esat Paşa merhumun yanında. İlkokulun (Darülirfan) son sınıfında. Acıbadem”den Kadıköy”e paşanın seyisi beni okula götürüyordu. Yolda fena bir lakırdı söyledim. Seyis bana “Tükürük ne zaman pistir?” diye sordu. Sustum. “Ağızdan çıktıktan sonra” dedi. Cahil dediğimiz insanların bilgeliğini o gün öğrenmeye başladım.
14 Mayıs 1969
Benim için iyi insan, çıkarlarını başkalarının zararlarından sağlamayan insandır.
7 Nisan 1973
Hayatım boyunca büyük zorluklara uğradığım zamanlar oldu. Acaba aklımı yeteri kadar kullanamadım mı, bilgim mi yetmedi, kurnazlık yapmaya mı kalktım, dalgın ya da dikkatsiz mi davrandım, talihim mi yaver gitmedi diye kendi kendime sorup, nedenini bulmaya çalışmışımdır ve sonunda anlamışımdır ki, ne zaman karşımdakini kırmamak, vicdanımı yaralamamak için kendimi bir dostluğa zorlamışsam, başım büyük bir derde giriyor.
Bal Mahmut, bir görüşmemiz sırasında “düşmanlarınla başa çıkabilirsin ama Allah seni dostlarından korusun!” demişti. Dostlarımın içinde beni büyük dertlere düşürenler az çıkmadı.
8 Ağustos 1949
Gençler benden bir öğüt istiyorlarsa, çok yorulduktan sonra dinleniniz, başardıktan sonra eğleniniz derim.
10 Aralık 1949
Hiçbir yerde hayatın kolay olduğunu görmedim. Fakat hiçbir yerde hayat bir dram da değildir.
6 Ağustos 1950
Sahip olduğum nitelikleri hiç zorlamadan başarılı işler yaptım. Daha fazlasını isteseydim, seller gibi yıkıcı, yok edici olmam gerekirdi.
19 Aralık 1951
Hayatın akışını düzenlemek için program yapılır, akışın yönünü değiştirmek için değil...
27 Mayıs 1952
En çok hayran olduğum insanlar, iyi konuşabilen hatiplerdi. Şimdiyse iyi konuşan ve fakat susabilen insanlara hayranım.
15 Haziran 1952
Ben de kendimi dinledim, kendimle konuştum ve kendi derinliklerimi araştırdım. Asıl sağlığın böyle kazanıldığını öğrendim.
30 Haziran 1952
Kuşku, olumlu yönde kullanılınca, size pek çok gerçeği öğretir.
8 Ağustos 1956
Beraber yaşamak demek, beraber hissetmek, beraber düşünmek ve aynı emel yolunda beraberce hayat yolculuğu etmek demektir.
30 Haziran 1961
Bir insanın kıymeti, gönüllerde bıraktığı yerlere göre belli olur.
15 Mart 1963
Bireylerin ayrı ayrı düşünüşlerini, davranışlarını düzenlemeye “eğitim”; bireylerin beraberce düşünüş, davranışlarını düzen altında bulundurmaya da “ahlak” derler.
9 Nisan 1965
Bir tek niteliği olan insan sadece sahnede başarı kazanabilir, hayatta tek nitelik yetmez.
1 Aralık 1967
Aklını isteklerinin gerçekleşebilmesinden çok daha fazla, karşılaştığın zorlukların yenilmesinde kullan.
1 Temmuz 1967
İnsanların doğal ömürleri süresince acılarını azaltan ve dindiren, onları huzura kavuşturan, maddi ve manevi alanlarda verimli ve hızlı gelişmelerini sağlayan çabaların tümüne uygarlık derim ben.
17 Mayıs 1968
Beğenilmeyi, ölçüleri içinde faydalı sayarım. Eleştiri, benim de gönlümü üzer, ama saygı duyarım.
11 Haziran 1971
Hayat yolunda daldıktan sonra açlık korkusu varlığıma güçler kattı. Bu korkuda, açlığın ölümü değil, namertlere muhtaç olma duygu ve fikri egemen idi.
ot dergisi haziran sayısında güzel bir iş yapmış, yaşar usta'nın fabrikatöre karşı attığı tiradın sözlerini değiştirerek, başbakan'a karşı söyletmiş;
MÜNİR ÖZKUL (Yaşar Usta)
"bak beyim sana iki çift lafımız var;
koskoca başbakansın. toman var, koruman var,
her şeyin var. binlerce polis çalışıyor emrinde.
yakışır mı sana vatandaşını tokatlamak.
yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu
sokaklarda ıslatmak, biber gazına boğmak.
ama nasıl yakışmaz! sen değil misin
öz oğlunu bile telefonda ağlatan,
paraları sıfırlatan...sen değil misin acılı anaları meydanlarda yuhalatan!
anlamıyor musun beyim, bu halk birbirini
seviyor. ama biz boşuna konuşuyoruz.
sevgiyi tanımayan adama sevgiyi
anlatmaya çalışıyoruz.
sen büyük başbakan çevrecinin daniskası,
iktidar sahibi recep bey...sen mi büyüksün!
hayır biz büyüğüz.sen bizim yanımızda
bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç.
gözümüzde pul kadar bile değerin yok.
ama şunu iyi bil, bize hiçbir şey yapamayacaksın. yıkamayacaksın,
dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksiniz bizi.
çünkü biz birbirimize parayla pulla,
iktidarla değil, sevgiyle bağlıyız.
bizler birbirimizi seviyoruz.
biz bir halkız...
biz güzel bir halkız."
"bak beyim sana iki çift lafımız var;
koskoca başbakansın. toman var, koruman var,
her şeyin var. binlerce polis çalışıyor emrinde.
yakışır mı sana vatandaşını tokatlamak.
yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu
sokaklarda ıslatmak, biber gazına boğmak.
ama nasıl yakışmaz! sen değil misin
öz oğlunu bile telefonda ağlatan,
paraları sıfırlatan...sen değil misin acılı anaları meydanlarda yuhalatan!
anlamıyor musun beyim, bu halk birbirini
seviyor. ama biz boşuna konuşuyoruz.
sevgiyi tanımayan adama sevgiyi
anlatmaya çalışıyoruz.
sen büyük başbakan çevrecinin daniskası,
iktidar sahibi recep bey...sen mi büyüksün!
hayır biz büyüğüz.sen bizim yanımızda
bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç.
gözümüzde pul kadar bile değerin yok.
ama şunu iyi bil, bize hiçbir şey yapamayacaksın. yıkamayacaksın,
dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksiniz bizi.
çünkü biz birbirimize parayla pulla,
iktidarla değil, sevgiyle bağlıyız.
bizler birbirimizi seviyoruz.
biz bir halkız...
biz güzel bir halkız."
18 Haziran 2014 Çarşamba
15 soruda depresyon testi
DEPRESYON RİSKİNİZİ TEST EDİN
Aşağıdaki sorular durumunuzun depresyonla ne kadar ilgili olduğunu belirlemeye yönelik olarak hazırlanmıştır. Bunlar bilimsel olarak kabul edilen belirtiler olmakla birlikte, psikiyatrik muayene yapılmadan tanı konamayacağı unutulmamalıdır. Aşağıdaki soruları doğru ve samimi olarak yanıtlayınız ve değerlendirmeyi okuyarak durumunuz hakkında bilgi sahibi olunuz.
1. Elemli, kederli, üzüntülü ( Karadeniz’de gemileri batmış gibi ) bir ruhsal durum içinde misiniz?
a) EVET b) HAYIR
2. Eskiden ilgilendiğiniz ve zevk aldığınız etkinliklere, dizilere, gezmeye vs. ilginizi kaybetmeniz ve zevk almamanız var mı?
a) EVET b) HAYIR
3. Dikkatinizde ve konsantrasyonunuzda azalma var mı?
a) EVET b) HAYIR
4. Enerjinizde, yorgunluğa ve hareket azalmasına yol açacak düzeyde azalma veya küçük bir hareketle kolayca yorulma var mı?
a) EVET b) HAYIR
5. Diyet yapmadan aşırı kilo kaybettiniz veya kilo aldınız mı?
a) EVET b) HAYIR
6. Normal durumunuza göre uykuya dalmakta güçlük, uyku bölünmesi, sabah erken uyanma veya aşırı uyumadan herhangi biri var mı?
a) EVET b) HAYIR
7. Başkalarının da gözlediği, fiziksel ve zihinsel olarak huzursuzluk veya yavaşlamanız var mı?
a) EVET b) HAYIR
8. Değersizlik, suçluluk, günahkarlık duygularınız var mı?
a) EVET b) HAYIR
9. Geleceğe yönelik olarak görüşleriniz karamsar ve kötümser mi?
a) Evet b) HAYIR
10. Kendinize güveniniz ve saygınızda azalma var mı?
a) EVET b) HAYIR
11. Küçük bir nedenle veya nedensiz olarak kolayca ağlar mısınız?
a) EVET b) HAYIR
12. Kendinize zarar verme, intihar niyet ve düşünceniz veya davranışınız var mı?
a) EVET b) HAYIR
13. Kişilerarası ilişkilerinizde azalma veya insanlardan uzaklaşma veya yalnızlığı tercih etme var mı?
a) EVET b) HAYIR
14. Yukarıdakilerden ‘evet’ olarak yanıtladığınız durumlar en az iki haftadır var mı?
a ) EVET b) HAYIR
15. Yukarıdakilerden ‘evet’ olarak yanıtladığınız durumlar günlük yaşamınızı, iş/okul ve toplumsal işlevlerinizi bozuyor mu?
a) EVET b) HAYIR
DEĞERLENDİRME
Depresyon riski
Birinci ve ikinci sorulardan en az birine ve 3.-13. sorulardan en çok üçüne ‘evet’ yanıtı verdinizse, depresif belirtileriniz var ve depresyon riski altındasınız demektir. Durumunuzun değerlendirilmesi gerekir.
Yüksek depresyon riski
Birinci ve ikinci sorulardan en az birine ve 3.-13. sorulardan en az dördüne ‘evet’ yanıtı verdinizse, depresif belirtileriniz ve belki de depresyonunuz vardır. Bu durum yüksek depresyon riski altında olduğunuz anlamına gelir. 14. ve 15. sorulara verilen yanıtlar da dikkate alınmalı ve durumunuz bir ruh hekimi tarafından mutlaka değerlendirilmelidir.
Dikkat depresyondasınız!
Birinci ve ikinci sorulardan en az birine, 3.-13. sorulardan en az dördü ile 14 ve 15. sorulara ‘evet’ yanıtı verdiyseniz depresyondasınız demektir. Mutlaka bir ruh hekimine başvurmanız ve tedavi olmanız gerekir. ( Evet yanıtı verdiğiniz durumlar bir yas reaksiyonuna bağlı olmamalıdır.)
Rahat olun
Birinci ve ikinci sorulardan ikisine de ‘evet’ yanıtı vermediyseniz, 3.-13. sorulardan en çok bir - ikisine veya daha azına ‘evet’ dediyseniz ( veya hiçbirine ‘evet’ yanıtı vermediyseniz) depresyon riskiniz yok denecek kadar az veya yoktur. Rahat olabilirsiniz. rahat olun.
Ayaklardan sağlığınız anlaşılıyor
Soğuk ayaklar
Ayak parmaklarınız her zaman soğuksa nedeni zayıf kan akımı olabilir. Zayıf kan akımı, sigara, yüksek tansiyon ya da kalp hastalığı ile bağlantılı dolaşım sorunlarının habercisidir. Kontrolsüz diyabete bağlı sinir hasarı da ayaklarınızı soğuk hissetmenize neden olabilir. Diğer olası nedenler arasında hipotiroidizm (guatr bezinde yetersizlik)ve anemi vardır.
Ayak ağrısı
Ayaklarınız uzun bir gün sonunda ağrıyorsa yanlış ayakkabı tercihinizden kaynaklanabilir. Özellikle yüksek topuklu ayakkabı giyiyorsanız ayak ağrısı problemiyle karşılaşmanız kaçınılmazdır. Ayrıca basketbol, koşu gibi yüksek etkili spor yaparken oluşan stres kırıkları ve küçük çatlaklar da ağrıya neden olabilir. Ayrıca iltihaplı romatizmalar birçok eklemin yanı sıra ayakları da etkileyebilir ve ilk olarak ayak ağrısı ile kendini gösterebilir.
Kırmızı, beyaz ve mavi ayak parmakları
Raynaud hastalığı, ayak parmaklarınızı önce mavi, sonra beyaz ve tekrar doğal rengine çevirebilir. Bunun nedeni ani damar daralmalarına bağlı oluşan damar spazmlarıdır. Stres ya da sıcaklık değişimleri, skleroderma, romatoid artrit, Sjogren hastalığı gibi iltihaplı romatizmalar ve tiroit problemleri de hastalığı tetikleyebilir.
Topuk ağrısı
Topuk ağrısının en sık nedeni topuktan başparmağa uzanan plantar fasia olarak adlandırılan adalede oluşan iltihaplanmadır. Sabah uyandığınızda ve ayağınızın üzerine bastığınızda ağrı keskin olabilir. Bunu sonucunda topukta “epin kalkanei-topuk dikeni”, denilen kemiksi oluşumlar gelişebilir. Bu durum, özellikle Ankilozan spondilit grubu hastalıklar için önemli bir uyarıcı bulgudur. Topuk ağrısının diğer nedenleri de artrit, aşırı egzersiz ve yanlış ayakkabı seçimidir. Daha az yaygın nedenleri ise topuk altındaki kemikte oluşan yangı, tümör ya da kırık bir kemik olabilir.
Ayağı sürükleyerek yürümek
Bazen bir sorunun ilk işareti daha geniş yürüme ya da yürürken ayağınızı sürükleme gibi yürüme şeklinizdeki değişiklik olabilir. Bunun en önemli nedeni periferik sinir hasarının getirdiği duyu kaybıdır. Bu vakaların yaklaşık% 30 şeker hastalığı ile bağlantılıdır. Sinir hasarı ayrıca enfeksiyon, vitamin eksikliği ve alkolizm nedeniyle de olabilir.
Çomak parmak
Ayak ve el parmaklarında parmakların aşağıya doğru eğilmesi ile oluşan bu problemin en yaygın nedeni akciğer hastalığıdır. Ama aynı zamanda kalp hastalığı, karaciğer ve sindirim bozuklukları ya da bazı enfeksiyonlara neden olabilir. Bazen altta yatan herhangi bir hastalığı olmayan kişilerde de görülebilir.
Şişmiş Ayaklar
Genellikle çok uzun yol yapan kişilerde ve hamilelerde görülen bu problem geçicidir. Ancak devam ediyorsa zayıf kan dolaşımı, böbrek bozukluğu, tiroid, lenf sistemi ile ilgili bir sorun ya da bir kan pıhtısının habercisi olabilir. Eğer ayaklarınızda kalıcı şişlik varsa mutlaka bir hekime görünün.
Yanan Ayaklar
Ayaklarda yanma hissi, periferik sinir hasarı ile şeker hastaları arasında yaygındır. Ayrıca B vitamini eksikliği, ayak mantarı, kronik böbrek hastalığı, bacaklarda ve ayaklarda zayıf kan dolaşımından (periferik arter hastalığı) veya hipotiroididen de kaynaklanabilir.
İyileşmeyen yaralar
İyileşmeyen ayak yaraları diyabet için önemli bir uyarı işareti olabilir. Diyabet, dolaşıma zarar verdiği için özellikle ayak bölgesindeki yaraların iyileşme sürecini olumsuz yönde etkileyerek; basit bir yarayı problemle bir yaraya dönüştürebilir. Bu yaralar da enfeksiyona yatkındır. Diyabet hastasıysanız ayaklarınızın bakımına çok dikkat edin ve her gün herhangi bir yara olup olmadığını kontrol edin.
Ayak başparmağı ağrısı
Ayak başparmağında görülen kızarıklık ve şişmeyle devam eden ağrının en önemli nedenlerinden biri Gut hastalığıdır. Osteoartrit( kireçlenme) de ağrı ve şişliğe neden olabilir. Ayrıca yanlış ayakkabı kullanımı ya da genetik yapı nedeniyle ayak başparmağında çıkıntıyla birlikte ağrı görülebilir.
Kaşıntılı ayaklar
Kaşıntılı, pullu cilt görünümünde olan ayak mantarı, 20 ve 40 yaşları arasındaki erkeklerde daha fazla görülür. Kızarıklık, kuruluk ile birlikte görülen kaşıntıyla kendini gösteren ayak mantarı kimyasal madde veya cilt bakım ürünlerine cildin verdiği reaksiyonla ortaya çıkar. Kaşıntılı ayaklar üzerinde deri kalın ve sivilce benzeri ise sedef hastalığına neden olabilir.
Ayak spazmları
Ani, keskin ve birkaç dakika sürebilen kas spazmları; aşırı iş yükü ve kas yorgunluğu nedeniyle sık sık karşılaşılan durumlardır. Diğer nedenleri ise potasyum, magnezyum, kalsiyum, ya da D vitamini düzeylerinde düşme, zayıf kan dolaşımı, su kaybı olabilir. Hamilelik veya tiroid bozuklukları, değişen hormon düzeyleri de ayak spazmlarında önemli bir rol oynayabilir. Spazmlar sık veya şiddetli ise mutlaka bir hekime başvurun.
Ayak üzerinde koyu lekeler oluşması
Cilt kanserinin en tehlikeli formu olan Melanom, düzenli olarak güneşe maruz kalmayan bölgelerde bile gelişebilir. Bu nedenle vücudunuzu iyi tanıyın ve ayda bir kez mutlaka kontrol edin.
Sarı ayak tırnakları
Kalınlaşmış sarı ayak tırnakları genellikle mantar enfeksiyonundan kaynaklansa da lenfödem (lenfatik sisteme ilişkin şişlik), akciğer sorunları ya da sedef hastalığı, sedefe bağlı artrit gibi altta yatan başka bir hastalığın da belirtisi olabilir.
Beyazlaşmış tırnaklar
Beyazlaşmış tırnaklar tırnak enfeksiyonu ya da sedef hastalığından kaynaklanabilir. Tırnak sağlam ve bunun çoğu beyaz ise karaciğer hastalığı, konjestif kalp yetmezliği ya da şeker hastalığı gibi daha ciddi bir durumun belirtisi olabilir. Herhangi bir endişeniz hakkında mutlaka hekiminizle konuşun.
13 Haziran 2014 Cuma
11 Haziran 2014 Çarşamba
İDEAL KİLOYA ULAŞABİLMEK VE SAĞLIKLI YAŞAMAK İÇİN
İki öğün arasında 5 saat olmalıdır. Bu aralıkta su ve şekersiz çay tüketilebilir.
İki öğün arası 5 saat boyunca nohut tanesi kadar dahi olsa hiçbir şey yenmemelidir!!!
Yemek sırasında ve yemek sonrası 2 saat boyunca çok mecbur kalmadıkça su içilmemelidir.
Yemeğe mümkünse protein (et, balık, sakatat, peynir, kuru fasulye, nohut, mercimek) ile başlanmalıdır.
Akşam (en geç 18:30 itibariyle) yemek yenmemelidir.
Meyvelerin aç karnına tüketilmesi daha faydalıdır. Yemeklerden hemen önce tüketilebilir. Midenizi doldurarak tokluk hissi verir.
Çayınıza şeker katmayınız. Dilerseniz az miktarda hurma ve ya kuru meyveler ile tüketebilirsiniz.
Pirinç yerine bulgur pilavı tercih edilmelidir.
Rafine tuz yerine himalaya veya kaya tuzu az miktarda tüketilebilir.
Rafine yağlar tüketilmemelidir. Yağlardan zeytinyağı ve tereyağı tercih edilmelidir.
Günlük egzersiz yapınız. Her gün en az 500 adım yürümelisiniz.
Eğer canınız kızartma çektiyse; zeytinyağı kullanmak şartıyla az yağlı olarak buğulama şeklinde tüketilebilir.
Brokoli, ekmek, tahıllar ve süt ürünlerinden 21 gün uzak kalarak zayıflama sürecine yardımcı olabilirsiniz.
Eğer çok fazla kilo şikayetiniz yoksa idrar söktürücüler (yeşil sebzeler) kilo vermenize yardımcı olur. Yağlar; ter, idrar ve dışkı yoluyla atılır. Basen bölgesindeki yağlar idrar yoluyla atılırken, göbek bölgesindeki yağlar ise dışkı yoluyla atılır. Sindirim sisteminizi kayısı, sinameki, magnezyum sülfat (İngiliz tuzu) gibi destek ürünleriyle güçlendirebilirsiniz.
. İki hayvansal gıda bir arada alınmamalıdır. Öğünler aşağıdaki gibi olmalıdır;
* Bir hayvansal gıda (Et, Balık, Tavuk) + Sebze
* Karbonhidrat (Mısır gevreği, tahıl ve ekmek çeşitleri, pirinç, arpa,yulaf, makarna, unlu mamuller, şeker) + Sebze
* Süt ve Süt Ürünleri + Sebze
* Süt ve Süt Ürünleri + Meyve
6 Haziran 2014 Cuma
DOSTUN İHANETİ
Sevgi, güveni de beraberinde getirir'. Küçükken hep buna inanırdım. Korktuğumda, üzüldüğümde hep dostlarımın omuzlarına dayandım. Onların kalp atışlarını duymak beni rahatlatırdı. Dünyadaki kötülüklere karşı sevgi ve güvenin olduğunu bilmek beni hayata daha çok bağlardı. Tabii o zamanlar düzenbazlığın ne olduğunu bilmezdim...Şimdi gelin, sorun bana; uzun yıllar arkadaş olduğum kişileri geleceğimden sildim. Silmek zor. Fikirlerimi bile paylaşamıyorum insanlarla. Yapabilecekleri ama sadece üşendikleri için adını kısaca 'imkânsız' koydukları şeylere ışık tuttuğumda elimdeki feneri alıyorlar, hızla koşarak uzaklaşıyorlar ve beni o sonu olmayan karanlıkta tek başıma bırakıyorlar. Artık karanlıkta yolumu aramaktan sıkıldım. Olduğum yere çöküp, birilerinin bana ışık tutmasını beklemek istemiyorum...Bir dosta sarıldığında kendini canlı ve huzur içinde hissetmek, az önce sarıldığın omuzların hiçbir zaman desteğini esirgemeyeceğini bilmek, hiç düşünmeden canını ona emanet edebileceğini bilmek ve karşındakini bir şeye inandırmak için yemin etmek zorunda kalmamak...Güven, budur bence...Bir süre önce 'en yakınım' diye nitelendirdiğim biricik dostlarımı geleceğimden sildim, bana yalan söyledikleri için.'Geleceğimden' dedim, çünkü ölene kadar dost kalmayı planlıyorduk. Bu kadar yakın olduğum insanları bir anda nasıl unutabildim, ben de çok şaşırdım! Sonra anladım ki; onların benden çekip kopardıkları değil, benim onlara verdiğim değer bana acı veriyormuş. Ve ben istediğim zaman onlara verdiğim sevgiyi geri alabilirmişim...
başarı
1. Merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız.
2. Azim paha biçilmezdir
“Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum.”
Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varasıya kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli olduğu söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.
3. Bugüne odaklanın
“Güzel bir kızı öperken düzgün araba kullanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir.”
İki atı aynı anda süremezsiniz. Bir şeyler yapabilirsiniz ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.
4. Hayal gücü güç verir
“Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin önizlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir.”
Hayal gücünüz geleceğinizi belirler. Einstein şöyle der: ‘Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil’. Bu yüzden hayal gücünüzün hantallaşmasına izin vermeyin.
“Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin önizlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir.”
Hayal gücünüz geleceğinizi belirler. Einstein şöyle der: ‘Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil’. Bu yüzden hayal gücünüzün hantallaşmasına izin vermeyin.
5. Hata yapın
“Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir.”
Hata yapmaktan korkmayın. Eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz hatalar sizi daha iyi bir konuma getirebilir. Başarılı olmak istiyorsanız yaptığınız hataları üçe katlayın.
6. Anı yaşayın
“Ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir.”
Geleceği ayarlamanın tek yolu olabilidiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli olan tek an şimdidir.
7. Değer yaratın
“Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın.”
Zamanınızı başarılı olmak için harcamayın, değerler yaratın. Eğer değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir.
8. Farklı sonuçlar beklemeyin
“Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.”
Hergün aynı rutinde yaşayarak farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz.
9. Bilgi deneyimden gelir
“Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.”Bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.
10. Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın
“Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz.”
“Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir.”
Hata yapmaktan korkmayın. Eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz hatalar sizi daha iyi bir konuma getirebilir. Başarılı olmak istiyorsanız yaptığınız hataları üçe katlayın.
6. Anı yaşayın
“Ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir.”
Geleceği ayarlamanın tek yolu olabilidiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli olan tek an şimdidir.
7. Değer yaratın
“Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın.”
Zamanınızı başarılı olmak için harcamayın, değerler yaratın. Eğer değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir.
8. Farklı sonuçlar beklemeyin
“Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.”
Hergün aynı rutinde yaşayarak farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz.
9. Bilgi deneyimden gelir
“Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.”Bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.
10. Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın
“Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz.”
Gölgeni Yedek Bırak Ardında.
Aşk tesadüfleri sever
Kader ayrılıkları
Yıllar geçmeyi sever
İnsan aramayı
Güller açmayı sever
Zaman soldurmayı
Eller birleşmeyi sever
Yollar ayrılmayı
Hayat tekrarları sever
Yeniden başlamayı
Kuşlar dalları sever
Kanatlarsa uçmayı
Herkes geçmişi öder
Bir yol ayırımında
Başlamak istersen yeni bir hayata
Gölgeni yedek bırak ardında
Murathan Mungan
DOSTLUK
Dostluk...
yaşanmamış aşkların bilinç altındaki dürtüsünü yenebilmek ve yaşanabilmesini sağlamak için takılan bir maske değil, karşıdan maddi veya cinsel faydalanmanın bir aracı hiç değildir.
aynı anda bir çok şeyi yapabilirsin ;
aynı anda bir çok şeyi yapabilirsin ;
ama aynı anda iki kişiyi sevemezsin.
Bu seni şıpsevdi yapmaz.
En alasından bir orospu çocuğu yapar.
Aldatmanın temel dürtüsü
Bir adam için kadın; hem sevgilisi, hem orospusu, hem evinin kadını, hem balonun prensesi olamaz.
Adam kadınları; metresim, karım, sevgilim, arkadaşım kategorilerine sokmak zorundadır.
Kadın da hepsini tek bir adamda bulmaya çalışır.
Aldatmanın temel dürtüsü; adam bölmek, kadın birleştirmek istediğindendir...
kolay
Nefret etmek mi kolay yoksa aşık olmak mı.
Aşık olmaksa eğer , sevdiğine sordun mu hiç bu soruyu
Yok nefret etmekse ; sordun mu daha önce düşmana hiç aşık olmuş mu ?
Aşk..
Sokağa fırlayacaksın… Sokaklar da dar gelecek… Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi… Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü… Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin… Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan… “Önemli olan sağlık.” “Yaşamak güzel.” “Boş ver, her şey unutulur.” Sen hiçbirini duymayacaksın… Göz yaşlarından etrafı göremez hale geleceksin… Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin… Hep ondan bahsetmek isteyeceksin… “Ölüme çare bulundu” ya da “Yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp Ne dedin?” diye sormayacaksın… Yalnız kalmak isteyeceksin… Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak… İkisi de yetmeyecek… Geçmişi düşüneceksin…Neredeyse dakika dakika… Ama kötüleri atlayarak… Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin… Gittiğin yerlere gitmek… Bu sana hiç iyi gelmeyecek…Ama bile bile yapacaksın… Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese,kaçacaksın… Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin… Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin….Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin… Herkesi ona benzetip… Kimseyi onun yerine koyamayacaksın… Hiçbir şey oyalamayacak seni… İlaçlara sığınacaksın… Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan… Sadece bir müddet buzlu camin arkasından seyrettiren…Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek… Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin… Uyumak zor, uyanmak kolay olacak… Sabahı iple çekeceksin… Bazen de “Hiç güneş doğmasa” diyeceksin… Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler… Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin… Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin.. Nafile… Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek…Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin… Her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark edeceksin… Telefonun çalmasını bekleyeceksin… Aramayacağını bile bile… Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek… Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla… Yüreğin burkulacak… Canın yanacak… Bir daha sevmemeye yemin edeceksin… Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden… Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın… Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret edeceksin… Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin… Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek… Ama bir umut…Onunla bir gün bir yerde karsılaşma umudu… Bu umut seni gitmekten alıkoyacak… Gel gitler içinde yaşayacaksın… Buna yaşamak denirse… Razı mısın bütün bunlara…? Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…?o halde AŞIK olabilirsin…
Alıntıdır.
aşka devrilmek...
Bu gece uzun olmalı…
Ve hiç ağlamadıkları kadar ağlamalı aşıklar.
Bu gece hiç geçmediği kadar geçmeli bir adam bir kadının aklından.
Bu gece bütün çığlıklara hazır, bütün kıskançlıklara açık, bütün kavgalara hoşgörülü olmalı.
Bu gece inadına hatırlanmalı gelmiş geçmiş bütün ayrılıklar ve bu gece bir bir hepsinin intikamı alınmalı.
Bu gece hiç olmadığı kadar sarhoş olmalı bir kadın.
Bu gece Shakespeare uyanmalı ölü uykusundan ve “Romeo ve Juliet” yeniden yazılmalı.
Mem û Zin yeniden tanışmalı bu gece ve bu gece tarihin en büyük aşkları yeniden yaşanmalı.
Bu gece Mefisto Faust’u yeniden kandırmalı ve bu gece, üzülmeli Tanrı’nın melekleri ve titremeli derin bir acıyla kanatları.
Bu gece şehrin bütün fahişeleri aşka yeniden inanmalı.
Bu gece bir kadın aşkı, daha önce hiç yazmadığı gibi yazmalı.
Bu gece bütün oyunlar yeniden kurulmalı, bir daha bozulmalı.
Kumarbazlar bu gece hiç kaybetmedikleri kadar kaybetmeli,
Bu gece hiçbir oyun kazanılmamalı.
Bu gece bütün masalların sonu değiştirilmeli ve mutlaka mutsuz bitmeli.
Rapunzel asla kurtarılmamalı ve Pamuk Prenses ölmeli!
Bu gece her şey hiç olmadığı kadar gerçek olmalı.
Bu gece sızlamalı bir adamın kalbi bir kadının aşkı yüzünden.
Bu gece uykular rahatsız olmalı, yataklar çivi gibi.
Bu gece kimse uyuyamamalı.
Söylenmemiş hiçbir şey kalmamalı bu gece, konuşulmamış her şey konuşulmalı.
Bu gece kelimelerin başında nöbet tutulmalı.
Bu gece bir tek O’na boyun eğmeli bir kadın;
Ayı gökyüzüne tutturana,
Yıldızı o kadar parlatana,
Geceyi bu kadar karartana…
Ve bu gece devrilmeli cümleler bir kadının içinde ve herkes en büyük devrimin aslında aşk olduğunu anlamalı!
Yasemin Pulat
Üzülüyorsun
Üzülüyorsun, takma diyorlar.Kızıyorsun, değmez diyorlar.Boşveriyorsun; gamsız diyorlar.Susuyorsun, iki çift laf et diyorlar.Konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar.Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar.Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar.Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar.Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar.Dikine gidiyorsun, yaşına başına yakışmaz diyorlar.
Ölünce ne diyecekler?Muhtemelen; Ölüm sana yakışmadı.Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler..
Canımı Taşlıyorum..
Senden geçmenin ateşindeyim. İstemediğim bir yola çıkış öncesi kapının dibindeyim.Kırık oyuncağını atmak istemeyen bir çocuğum şimdi. Gökyüzüne bakıp ölmek istemeyen yaşlı bir kadınım. Ölür gibi severken öldürür gibi sövmenin peşindeyim. Göğsüm ağırlaşıyor, toprağa karışıyorum. Gözlerim ağırlaşıyor, denize karışıyorum. Sana aşığım ama ölmem lazım, içimi tırnaklarının arasından sıyırıp onu bir başkasının ateşine atmam lazım. .Ama,Adını içime üfleyince peşinden esen rüzgar benim nefesim, her nefesim seni görebilmek için edilen faydasız bir dua.Nasıl anlatsam sana?Bak dinle şimdi beni, sil aklından endişeleri ‘’aşk yalan yok öyle bi şey’’ cümlelerini. Aşk var sevgili, gece uykundan uyanınca göğsüne bir ağacın kök saldığını hissedersin. Yolda yürürken dünyanın kaydığını, binaların eğildiğini, çocukların sustuklarını duyarsın. Arkadaşınla muhabbet ederken birden kalbin döner o mümkün olan başka dünyayı görürsün.Aşk var sevgili,Zorla sevişir gibi, dibini görmüş şişe gibi ve en çok da kapıda kalmış gibi. Olmuyor işte, bu yumruğun izi geçmiyor. Uykulara sahip çıkılamıyor, ilk nefesler başka bir şey için verilmiyor. Yüzünü yasla yarama, saçlarından çekeyim yeni doğmuşluğun kokusunu. Ellerimle dolaşayım göğsünü, ezberleyeyim dünyanın toprağını. Uzanayım kıyına, sen vurdukça dalga dalga içime, dayanamayıp dudağından düşen o damlada boğulayım. Gövdeni toprak et, içine yatayım, üzerime dökül..
Tehlikeli düşünceler
Bir zamanlar hep suçlardım kendimi yeterince üretken olmadığım için. Disiplinsizlikte bulurdum günahı. Dağınıklığıma yorardım. Sonra bir gün fark ettim ki disiplin aslında nefret edilesi bir şey... Baskıcı, monoton, faşizan ve ruhsuz bir şey... Karakterime uygun değil. Sonra huzur meselesini düşündüm. Huzurlu, mutlu bir çift gördüğümde burnumun direği sızlardı mesela... Bu muradına ermiş hallere gıpta eder, dünyanın benim gibilere karşı hiç adil olmadığına vehmederdim. Şimdilerde huzurun da öyle çok imrenilesi bir durum olmadığını düşünüyorum. Böylesi bir dünyada huzurlu olmak ayıp bile sayılabilir.
Kısacası, disiplinsiz ve huzursuzum ben... Ama bir şeye çok inanmışsam, çok büyük bir tutkuyla bağlanmışsam kimse duramaz önümde. Tüm gücümle çalışıp en iyisini yapmaya çalışırım. Huzursuzum; hem de nasıl. Bir çeşit enerjidir huzursuzluk. Adalet duygusu taşır. Sürekli tetikte olma halidir. Birilerinin üzerimde iktidar kurmasına, beni manipüle etmeye çalışmasına, nefret dolu intikamcı davranışlarına karşı kaplan kesilebilirim. Yine de küçük huzurlu zamanların değerini iyi bilirim. Başkalarını rahatsız etmemek için kedi gibiyimdir bazen. Varlığımı hissettirmem. Uzun suskunlukları, kendimle baş başa kalmayı severim. Ve bazen iç sesim saf sevgiye dönüşüverir. Bağışlayıcı bir sükûnetle bakarım dünyaya.Bu dünyadaki en kötü hallerden biri depresyon halidir. Bir çeşit yenilmişliktir depresyon. Bir şeyin sana iyi geleceğini bilirsin ama onu yapacak ne gücün ne de inancın vardır. Hiçbir şey yapmadan kötü bir akışa kaptırırsın kendini... Direnmekten vazgeçip rıza göstermişsindir. Ruhsuz, eylemsiz bir beden halinde oturursun.Bazen de bir başkasıyla bir meselen vardır. Konuşup çözmek istersin bunu... Ama karşındaki, bütün kapıları kapatıp sana zulmetmeyi seçmiş olabilir. Sürekli bir şiddet gelir oradan. Sersemlememek elde değildir. Böylesi bir durumda dikkatini başka şeylere yoğunlaştırmak en iyisidir belki... Yine de olmaz işte. O diken içine girmiştir bir kere... Devam eder huzursuzluk vermeye.Akıllı insanların böylesi durumlar için hazırda formülleri vardır. Anlam vermezler böylesi önemsiz bir şeyin seni huzursuz ediyor olmasına.Kimi insanlar zekidirler ama akıllı değillerdir. Akıllı insanlar işe yarar, doğru ve kestirme yolları bulurlar, kendilerini tehlikeden ve beladan korurlar. Fazla zeki olmaları gerekmez. Fazla zeka zararlıdır zaten. Zeka fıldır fıldır, oynak bir şeydir. Akıldan fazla duyguyla koalisyon yapmaya yönelimlidir çoğu zaman. Akıl biraz da statükocudur. Tutuculuk akıllı insanlara daha uygundur. Zeka ise içinde sürekli devrim arzusu taşır.Akıllı insanlar daha huzurlu ve disiplinlidir diyebiliriz. ‘Başarı’nın yollarını ararlar ve bulurlar sürekli. Mutluluğu amaç edinmişlerse akıl yoluyla ulaşmaya çalışırlar ona.Hayatta her şey bizim kontrolümüzde değildir kuşkusuz. Kimi zaman beklenmedik şeyler keser önümüzü. Bazı sorunları çözmek için yaratıcı bir zeka elzemdir. Bazı durumlar radikallik ister. Tek yol devrimdir zamanı geldiğinde.Tehlikeli durumlardan kaçınmak ilkesidir kimilerinin... Örneğin, akıllı insanlar aşkın bela getirdiğini bilip ondan uzak dururlar. İhtiyaçların tatminine yöneliktir onların tutumları. Riske girmemeye çalışırlar. Disiplin ve huzurarayışı rehberleridir. Bir denge kurarlar ince hesaplarla ve o dengeyi bozmamaya özen gösterirler.Ben akıllı değilimdir. Tıpkı disiplin ve huzur meselesindeki gibi keşfetmişimdir bunu... Kendi akılsızlıklarıma kızarken bir gün aklın ne kadar karşı-devrimci olduğunu fark etmişimdir. Başım beladan kurtulmamıştır ve kurtulmayacaktır ama akla teslim olmaya da niyetim yoktur.Sorunları çözmek isterim kuşkusuz ve yaratıcı zekayı devreye sokarım bunun için... Ama birçok şey elini kolunu bağlar insanın. Öncelikle adalet duygusu kısıtlar hareket kabiliyetini... Bir başkasını incitmeme arzusu, sorun çözerken kullanacağın yöntemlerin baskı ve şiddet içermemesi, etik duruş... Kısıtlayıcıdır bütün bunlar ama iyi ki de vardırlar.Akıllı insanların bildiğini bilmez mi bizim gibi akılsızlar? Kuşkusuz biliriz. Daha bile iyisini bilebiliriz ama şu sağduyu ne kadar muhafazakâr ve suratsız bir şeydir. Dünyayı ancak çılgınlar değiştirebilir. Kalbin sesini dinlemeden, cesur davranmadan, adalet duygusu ile hareket etmeden bulunacak çözümler benim çözümüm değildir. Böyle bir akıl dünyaya zarar.
NEŞE YAŞIN
kimbilir kaç kere söyledik birisinin sevgimizi hak etmediğini.
Rüzgarda savrulan yapraklar gibidir aslında ilişkiler. bir zamanlar aynı ağacın yaprakları olmanız sonsuza kadar o ağaçta olmanızı gerektirmez. mevsimler değişir, günler geceler geçer, güneş gelir gider ve bir rüzgar çıkar. kökleri ne kadar kuvvetli de olsa, sonbahara direnemez yaprak. o zaman işte savrulan yaprağa küsüp sevginizi hak etmediğini düşünmeyin.
Çünkü bizler hiçbir şeyin sahibi olamadık, hiçbir şeye ait olmadığımız gibi.
Ne diyorum biliyor musun?
Ne diyorum biliyor musun..?Sanki ilk kez tanışmış gibi yapalım.Bana selam yaz, kim olduğunu bilmiyormuş gibi cevap vereyim.Tanışalım en başından.Arkadaş olalım önce.
Sonradan yakınlaşıp dost olalım, sırlarımızı paylaşalım.Birbirimize hediyeler alalım, sürprizler yapalım.Çekinmeyelim konuşurken, ne olursa olsun küsmeyelim.Beni kıskandırmaya uğraşma , başkaları kıskansın bizi.İçten içe sevelim birbirimizi.Canım de bana, ama hiç aşkım deme.Çünkü aşk kısa.
Aşk bir ömürlük değil.
Sen bir ömürlük ol.Hep benim ol.İnsanlar sordu mu en yakın arkadaşım de. İçten içeyse sevdiğim.Hiç sevgili olmayalım.
Hayat arkadaşım ol. Birbirimizi ihmal etmeden, kırmadan sevelim.Biz olalım, ama iki sevgili değil, iki yoldaş. Her şeyime karışmana izin vereyim.Senden habersiz hiçbir yere gidemeyeyim, attığım her adımdan haberin olsun.Sıradan biriymişim ama değilmişim gibi...
Sevmeye devam ettiğiniz birileri var mı?
İyi günde ve kötü günde, sahiplenmeden, koşulsuz, bedelsiz, beklentisiz, değiştirmeden, ehlileştirmeden, hatta kendine rağmen, insan sevebilir mi birini?
“Senin için” yapabileceğim bir şey var mı cümlesini, gerçekten sadece karşınızdaki için bir şey yapmak adına kullandınız mı hiç? Gerçekten karşılık beklemeden yaptığınız şeyler var mı? Karşılık vermese bile, hala sevmeye devam ettiğiniz birileri var mı? Olduğu gibi sevdiğiniz, sadece sevdiğiniz için o insan için bir şeyler yapmak isteği geliyor mu hiç içinizden? Benim için fark etmez, sen mutlu ol ne olur diyebildiniz mi hiç bu hayatta? Eğer bu sorulara cevabınız evetse, tebrikler, koşulsuz sevenlerdensiniz.. Gerçek anlamdan vermeyi tadan, bunu yapmanın içinize doldurduğu muazzam doyum duygusuyla, her şeyi alanlardansınız.. Bu evrende fark yaratansınız..
Kadınlar seks yapmayı bilmiyor-muş..
Kadınlarda Cinsellik
Geçenlerde bir erkekten duydum, “Türk kadını seks yapmayı bilmiyor” diye kadınları suçluyordu.. Belki doğru söylüyordu.. Kadın cinselliği diye bir kavramın bile yeni yeni konuşulabildiği bir toplumda çoğu kadının cinsel hayatı ne yazık ki içler acısı..
Kendisini ilk defa evleneceği erkeğe teslim etmesini, ilk cinsel birleşmesini evleneceği erkekle yapması beklenen kadının, cinselliği yaşayamayan, kendi bedenini tanımayan, evleneceği güne kadar içinden gelen bütün cinsel dürtülerin ayıp, yasak, bastırılması gereken duygular olduğu öğretilen bir kadının cinselliği biliyor olması ne kadar mümkün ki diye sordum ben de kendime.. Yaşaması zaten imkansız. Televizyonda bir öpüşme sahnesi olduğunda dahi ailesi tarafından kanalın değiştirildiği bir kadın, cinselliği yaşamadan ne kadar öğrenebilir ki? Yaşamadan, sorarak mı öğrensin? Konuşması bile yasak. Yaşaması, izlemesi, konuşması, biliyor olması bile yasak.
O çok önem verdiğimiz namusumuz, kız çocuklarımızdan daha değerli bazılarımız için..
Cinsellik tabu. Günah. Kötü. Pis. Aklınıza gelebilecek olan bütün negatif sıfatların evlilik öncesi cinsellik yaşayan kadınlar için kullanıldığı bir toplumda yaşıyoruz. Kadının tecavüze uğramış bile olsa, öldürüldüğü, ailesi tarafından reddedildiği, hatta tecavüzcüsüyle zorla evlendirildiği bir toplumda yaşıyoruz. Namus temizlemek uğruna.. O çok önem verdiğimiz namusumuz, kız çocuklarımızdan daha değerli bazılarımız için..
Diyelim kadın evlenmeden önce cinselliğini yaşadı. Doya doya.. Seve seve.. Hissede hissede.. Bu kadınları da “evlenilecek” kadın sıfatından çıkartıyoruz. O, hani başta bahsettiğim, kadınların seks yapmayı bilmemesinden şikayet eden erkekler, cinselliğini keşfetmiş kadına kötü kadın muamelesi yapıyor. Çok evli kadın var ki, kocasına bu işlerden az buçuk anladığını belli etmemeye çalışıyor, adamlar bundan rahatsız olmasın diye..
Erkekler aslında gerçekten yatakta bilmemiş kadın tercih ediyorlar. Bekaret istiyorlar. Eşleri kendilerinden önce kimseyle beraber olmasın istiyorlar. Daha özgür çevrelerde bile, çoğu kadının geçmiş cinsel hayatı ve eski sevgilileri çoğu ilişkide tartışma konusu oluyor.. İlişki başında, sürekli sevişmek isteyen kadına kolay kadın olarak bakıyor da erkek, ilişki ciddileştikçe o kadının yatakta o kadar numara bilmesini artık kaldıramıyor.. İlişkinin başlarında, o kadar çok sevişmek isteyen kadını, rahat kadın, azgın kadın diye adlandıran erkek, ilişki kötüye gittikçe sevişmekten soğuyan kadına daha namuslu bakıyor. Bana “orospuyu adam ettim” diyen bir erkeğin lafları kulaklarımda, kendisinden soğuduğum için onunla birlikte olmak istemememi anlamayıp, iyiye yoran..
Kadınların bu kadar bastırılmış olduğu bir toplumda da, erkekliğin kışkırtılmış olma sorunu doğuyor.. Erkek pipisini amcalara göstermenin gurur olduğu bir topluma doğuyor, büyüyor. Cinselliği, penisi, en önemli silahı oluyor. Bu nedenle de onunla övünebiliyor. Ee sadece bununla övünmeyi kendine kimlik edinmiş bir erkek de, kendinin başka penislerle kıyaslanmasını kendine hakaret olarak görüyor. Kadının orgazm kapasitesi erkeğinkinden daha fazla olduğundan, erkek kadını tatmin edemeyeceği korkusuyla, kadının cinselliğini baskı altına almaya çalışıyor. Çünkü aslında, bu kışkırtılmış erkekliğin altında da bir özgüven sorunu yatıyor. O, her evin salonunda sallanan, övünülen pipilerin, belki de o kadar da müthiş olmayan performansları var, erkek bundan korkuyor.. O nedenle de kadının bir tek kendisininkiyle muhatap olmuş olmasını istiyor ki, kendisini kıyaslayacak bir şey olmasın. Erkekler bu konu ile ilgili o kadar hassaslar ki.. Biz bastırıldık belki, yaşayamadık, korktuk, utandık.. Ama onlar da o kadar pohpohlandılar ki bununla, sadece bununla tanımladılar kendilerini yıllarca..
Erkek bunu sadece seks olarak belki amcasının onu ilk kez milli olsun diye götürdüğü bir hayat kadınıyla öğrenmeye başlıyor, ismini bile bilmediği..
Durum böyle olunca, kadınlar bastırıldıkça, erkekler pohpohlandıkça, bu iki kişi bu şekilde evlendikçe de, ortaya tabii ki doyumsuz bir cinsel hayat çıkabiliyor.. Kadın kendi bedenini bile tanımıyor, ne istediğini bilmiyor, utanıyor. Erkek bunu sadece seks olarak belki amcasının onu ilk kez milli olsun diye götürdüğü bir hayat kadınıyla öğrenmeye başlıyor, ismini bile bilmediği.. Cinsellik seksten ibaret kalıyor.. Erkek boşalıyor, işini bitiriyor, dönüyor arkasını uyuyor.. Kadın ne olduğunu bile anlamıyor.. Kadın orgazm olma kapasitesine sahip olduğundan bile habersiz kalıyor.. Çoğu evli kadın hiç orgazm olmadığını söylüyor. Cinsellik erkeğe öz, onu tatmin etmek için ve çocuk doğurmak için yapılan bir eylem olarak kalıyor..
Sonra da kadınlar seks yapmayı bilmiyor..
Alıntıdır..
1 Haziran 2014 Pazar
Maya Angelou’dan kadınlara 10 öğüt
ABD’de, siyahların insan hakları mücadelesinde öncü isimlerden olan ozan,sinemacı,yazar, şair, sanatçı ve aktivist Maya Angleou yaşamı boyunca yedi otobiyografi kaleme aldı. Sivil haklar hareketlerinde aktif olarak çalıştı ve üniversitede hocalık yaptı. Maya Angelou’nun ölümünün ardından, her kadının ders alması gereken on sözü şunlardır...
Birini sevmek, her şeyi riske atmaktır- ve genelde buna değer.
“Bizi özgür bırakan tek şey aşktır.”

Kadınların birbirlerini her zaman desteklemesi gerekir.
“Bir kadın, ne zaman kendi sesini duyurmak için ayağa kalksa, planlamamış bile olsa, tüm kadınlar için de ayağa kalkmış olur.”
Başarının anahtarı çok basit: Keyif almak
“Başarı kendinizi sevmektir, işinizi sevmektir ve işinizi nasıl yaptığınızı sevmektir.”
Değiştirebileceklerinizi değiştirin ama kontrolünüz dışında olanları da kabul edin.
“Bir şeyi beğenmiyorsanız onu değiştirin. Eğer değiştiremezseniz kendi tutumunuzu değiştirin. Şikâyet etmeyin.”
İç sesinize ve içgüdülerinize güvenin.
“Kendinizi dinleyin. O sükûnet içinde Tanrı’nın sesini duyacaksınız.”
Affetmenin değerini bilin.
“Kendinize verebileceğiniz en güzel hediye affetmektir. Herkesi bağışlayın.”
“Kıçına tekmeyi basmaya” cesaretiniz olsun.
“Hayat tam bir baş belasıdır. Dışarı çıkın ve kıçına tekmeyi basın.”
Eğer kötü bir hayatınız varsa, ilişki veya iş, hemen ayrılın.
“Yeni bir yola koyulmak zordur ama bir kadını için için kemiren o durumda kalmaktan daha zor değildir.”
Gülümsemeyi hiçbir zaman ihmal etmeyin.
“Kadınlar sert ve hassas olmalıdır. Mümkün olduğunca gülmeli ve uzun bir ömür sürmelidir.”
İnsanları nasıl hissettirdiğiniz, arkanızda bıraktığınız izinizdir.
“Öğrendim ki, insanlar sizin ne söylediğinizi, ne yaptığınızı unutuyor. Ama onlara nasıl hissettirdiğinizi unutmuyor.”
Harama Değdiği İçin
Başka başka bedenlere değerken dudakların, her gün önüne konan o temiz çatal, kaşıktan da mi utanmadı ağzın? O temiz bardaklardan da mı utanmadı dudakların? Oysa onlar her defasında kendilerinden önce kime değdiğini bilir insanların ve o lokmaları sana yedirirken masadaki hiçbir şey hakkını helal etmez öncesinde harama değdiğin için…
Semiz Alev
Her nefes seni hayatta tutacak bir umuda dönüşür
Hikayenin bittiğini düşünürsün sonra nefes aldığını fark edersin ve her nefes seni hayatta tutacak bir umuda dönüşür.
Öyle bir an geliyor ki, tam bitti dediğin yerde, birisi çıkar karşına, yaşadım dediğin her şeyin aslında başlangıç olduğunu hatırlatır. Güneş her zaman doğmasa da onun bakışları hep ordadır. Yokluğu dahi o var olduğu için güzeldir. Kışın soğuğunda gülümsemeleri ısıtır yüreğini, ay yüzü aydınlatır ruhuna çöken karanlığı…
Dokunamadığımsın
“Dokunamadığımsın, adını anamadığım, konuşamadığımsın. Kimseye söyleyemiyorum seni. Uzaktan izliyorum gülüşünü.
Sen hiç birinin gülüşünü uzaktan izledin mi?”
Ahmet Batman
Olmayan seni, olmayan beni özlüyoruz
Kim bilir belki aynı yağmurun altında birbirimizden habersiz yürüdük…
Belki ben o gün o şehri terk ettim,
Belki bir daha aynı yağmuru tadamayacağız.
Senden haberim yok, benden haberin yok.
Başka insanlar var yanımızda.
Aşık değiliz.
Olmayan seni, olmayan beni özlüyoruz.
Ahmet Batman/Soğuk Kahve
Gündüz yaşamaya, gece ölmemeye çalışırsın
“Senin olmayacak birini sevdiğin zaman,
Çift mesai yapar ömrün.
Gündüz yaşamaya, gece ölmemeye çalışırsın…”
Atakan Gülgar
Oysa ben çaresizliğimi yazıyorum, Siz onları çare sanıyorsunuz
“Yazdıklarımda, çaresizliğinize çareler arıyorsunuz; oysa ben çaresizliğimi yazıyorum, siz onları çare sanıyorsunuz. Aşk bir miras değildir ve kimseden kimseye kalmaz. Hayat verilmemiş bir sözü tutmaktır. Kimi yazar kimi yaşar. Yani demem o ki; öyle bir söz yazarsın ki bütün bir hayatı anlatır, öyle bir hayat yaşatsın ki bütün sözler anlamsız kalır.”
Kahraman Tazeoğlu — Bukre
En çok bana sarılışını özlüyorum onun
“En çok bana sarılışını özlüyorum onun. Sarıldı mı sımsıkı sarılırdı hiç unutmuyorum. Hayır! Eksik söyledim; o bana sadece sarılmıyordu; her sarılışında bir yaramın üstünü örtüyordu…”
Kahraman Tazeoğlu — Bukre
Bazen çok seviyor insan
Gitmeli insan şehrin kapıları ardına kadar açıkken.
Kızgınsa çarpmalı kapıyı!
Unutcaksa yakmalı şehri..
İnsan seviyor bazen..
‘‘Bazen çok seviyor insan!’’
Pınar Çakar
Sen hala neden yoksun?
Henüz yolumuz kesişmemiş olabilir, başka yollarda geziniyor olabiliriz. Belki de karşıma hiç çıkmayacaksın ve biz diye bir şey olmayacak. Belki de yüzünü ezberleyeceğim. Bazen düşününce anlam veremiyorum, sarılmamız gereken bu kadar konu varken sen hala neden yoksun?
Ahmet Batman’ın Sabah Uykum adlı kitabından alıntıdır.
Ben senden ayrılırım ayrılmasına da;
Ben senden ayrılırım ayrılmasına da;
Ellerin özler beni,
Dudakların üşür,
Gözlerine yaşlar düşer,
Kıyamam.
Ellerin özler beni,
Dudakların üşür,
Gözlerine yaşlar düşer,
Kıyamam.
Zaten ilk olmayan sen değilsin.
Olmuyorsa olurunun getirilerini göremezsin.
Olmamıştır ve hayırlısı belki de budur.. Olsa olmasını isterdin belki…
O yüzden bazen olmayışını sev, ‘ne de güzel olmadın yine be’ de…
Oluruna bırakma, olmasın, ölmezsin.
Kimse ölmedi olmadı diye… Ki zaten ilk olmayan sen değilsin.
Olmamıştır ve hayırlısı belki de budur.. Olsa olmasını isterdin belki…
O yüzden bazen olmayışını sev, ‘ne de güzel olmadın yine be’ de…
Oluruna bırakma, olmasın, ölmezsin.
Kimse ölmedi olmadı diye… Ki zaten ilk olmayan sen değilsin.
Gitmeyi bilmektir yaşamak
“Gitmeyi bilmektir yaşamak.
Sen üşürken, o ısınacağı birini bulmuşsa bırak gitsin.
Kaybedebilecek daha önemli şeylerinin olduğunu düşün…
Annen gibi, baban gibi, kardeşin gibi…
Yerine koyamayacağın şeyler vardır bu hayatta, onları kaybetmeden, kaybetmek nedir öğrenemezsin.”
Ahmet Batman
Karşındaki seni çözene kadar varsın,
Sevişene kadar aşka inanıyorum. Ondan sonrası hep bir sıradanlık, hep bir yavşaklık. Bazen insanın dokunmaya kıyamaması gerekiyor. Sadece bakarak sevmeyi öğrenmek lazım. Bazen saatlerce bakmak… ”Kahven bitti, bırak fincanı elinden” demeli sevgilin. Öyle bakmalısın işte, bol fincanı saatlerce elinde tutacak kadar… Bazen de şakalar yapmalısın, ’1-2 saat işim var, sonra yine seni seveceğim” gibi. Sevgilin gülmeli bunlara, sırf seni sevdiği için… Biraz dinleneceğim, sonra seni sevmeye devam ederim.
Karşındaki seni çözene kadar varsın,
çözüldükten sonrası hep bir sıradanlık.
Ahmet Batman’ın Boş Fincan kitabından alıntıdır
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)