17 Şubat 2013 Pazar

ABRAHAM LİNCOLN’UN OĞLUNUN ÖĞRETMENİNE YAZDIĞI MEKTUP


Öğrenmesi gerekli biliyorum;

Tüm insanların dürüst ve adil olmadığını.

Fakat şunu da öğret ona:”Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşılık kendini adamış bir lider vardır”.

Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona. Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan bir doların bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret.

Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı.Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu.

Eğer yapabilirsen sessiz kahkahaların gizemini öğret ona.

Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını.

Eğer yapabilirsen, ona kitapların mucizelerini öğret.

Fakat ona; gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği sessiz zamanlar da tanı.

Okulda hata yapmanın, hilekarlıktan daha onurlu olduğunu öğret ona.

Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi.

Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona.

Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma.

Tüm insanları dinlemesini öğret ona fakat tüm dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını öğret ona.

Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret.Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini.

Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.

Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik dikilip savaşmasını öğret.

Ona nazik davran ama kucaklama. Çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır. Bırak sabırsız olacak kadar cesarete sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun.Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret.Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır.

Bu, büyük bir taleptir .Ne kadarını yapabilirsin bir bakalım..O ne kadar iyi, küçük bir insan, Oğlum..

Gel İşte!!


Bir bahane bul uğra gönlüme ..
Ne bileyim
'Birine bakıp çıkacaktım' de ,
'Kalbimin anahtarını unuttum , onu alabilirmiyim?' de .
Ya bahane değil mi ,gel işte !!

Murathan Mungan

Hiç Bir Karşılaşma Tesadüf Değildir!!!


Bazen hayatımıza giren öyle insanlar olur ki; onların belli amaca hizmet etmek, bize bir ders vermek, kim olduğumuzu ya da olmak istediğimizi bulmamıza yardım etmek için bizimle olduklarını yüreğimizin derinliklerinde hissederiz.

Bu insanların kim olacağını asla önceden kestiremezsiniz; belki oda arkadaşınız, komşunuz, uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınız, sevgiliniz ya da belki de sadece göz göze geldiğiniz bir yabancı.

Her kim olursa olsun, o kader anında hayatınızın bir biçimde etkileneceğini bilirsiniz.

Bazen de hayatınızda öyle olaylar yaşarsınız ki; o anda bu olaylar size korkunç, acı dolu, haksız gibi görünür.

Ancak fırtına dindikten sonra; bütün bu olayların üstesinden gelmemiş olsaydınız, asla potansiyelinizin, gücünüzün, azminizin ve yürekliliğinizin farkına varamayacağınızı anlarsınız.

Her olayın bir gerçekleşme nedeni vardır. Hiçbir şey tesadüfen, kötü ya da iyi şans nedeniyle gerçekleşmez. Hastalık, yaralanma ve deneyimsizlikler, ruhumuzun sınırlarını test eden olaylardır.

İster olaylar, ister hastalıklar, ister ilişkiler olsun, bu küçük testler olmasaydı hayat hiçbir yere varmayan düz ve sıkıcı bir yol gibi uzayıp giderdi. Güvenli ve rahat, ancak boş ve amaçsız.

Yaşamınızı, başarılarınızı ve düşüşlerinizi etkileyen insanlar, kimliğinizi yaratan insanlardır.

Kötü deneyimler bile birilerinden öğrenilebilir. Bu dersler en zor, ancak büyük bir ihtimalle en önemli olanlardır.

Eğer biri sizi kırar, ihanet eder ya da üzerse, size güveni ve kalbinizi açtığınız birine karşı dikkatli olmayı öğrettikleri için onları affedin.

Eğer biri sizi severse, siz de bunun karşılığında onu koşulsuz sevin; sadece onlar sizi sevdiği için değil, size sevmeyi ve onlar olmadan göremeyeceğiniz ya da hissedemeyeceğiniz şeylere kalbinizi ve gözlerinizi açmanızı öğrettikleri için.

Her günün tadını çıkarın. Her anın değerini bilin ve belki de tekrar yaşayamayacağınız bu andan alabileceğiniz en fazla şeyi almaya bakın.

Daha önce hiç konuşmadığınız insanlarla konuşun, onları dinleyin,

Aşık olun, zincirlerinizi kırın ve gözünüzü zirveye dikin. Başınızı dik tutun, çünkü bunun için her türlü hakkınız var.

Kendinize büyük bir insan olduğunuzu tekrarlayın ve kendinize inanın. Eğer kendinize inanmazsanız, hiç kimse size inanmaz.

Hayatınızı nasıl istiyorsanız öyle şekillendirebilirsiniz.

Kendi özgün yaşamınızı yaratın, dışarı çıkın ve onu yaşayın!

UNUTMAYIN; OYUN BİTTİĞİNDE ŞAH VE PİYON aynı torbaya konur.

(Yazarı bilinmiyor)

16 Şubat 2013 Cumartesi

'Ateşböceği olsam ben de sevmem sabahı'

'Söylediklerimin yarısı beş para etmez; ama ola ki diğer yarısı sana ulaşabilir diye konuşuyorum' Halil Cibran

Anlayamadılar


Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim
Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda...
Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye! ..
Rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik
Anlayamadılar...

Nazım Hikmet Ran

Neale Donald Walsch Sözleri


Her şeyin bir fiyatı, her insanın bir değeri vardır. Fiyatı olmayan eşyaya çöp, değeri olmayan insana; giderken kapıyı ört denir. 

‎Kalpsizsin ! diyemem. Nefes alabildiğine göre mutlaka bir kalbin var. Zaten bu ruhsuzluğunla o kalp; ancak nefes almaya yarar.
Başkalarının senin hakkında ne düşündükleri konusunda endişe duyduğun sürece ; Onlar senin sahibindir !
Eğer hayallerinin yerini anılar almaya başlamışsa, yalnızlığın başlamış demektir.
Yalanla 'iletişim' kurmak ve yalanı 'yutturmak' bir başarı değildir. Sadece yenilginin ertelenmesidir.
Fazla abartmayın.. Çünkü yerlere göklere sığdıramadığınız aşk, bir gün bir hoşçakala sığacak...
İnsanlar sevdikleri şeyi yok etmeye, daha sonra da yok ettikleri şeyi yeniden sevmeye ve değer vermeye meraklıdırlar.

Kavgam...

Kendinizi başkasına anlatmayın.
Sizi sevenin buna ihtiyacı yoktur. Sevmeyen de inanmayacaktır zaten.

Onun hayatında bir seçeneksen, onun senin bir önceliğin olmasına izin verme. İlişkiler en iyi dengeli olduğunda yürür.

Uyandığında iki seçeneğin var.
Tekrar uyuyup bir rüya görmek, ya da uyanıp rüyanın peşinde koşmak.

Bize değer verenleri ağlatır, vermeyenler için ağlarız.
Bizim için hiç ağlamayacaklara değer veririz.
Garip ama gerçek...
Bir kez bunu anlasak değişmek için hiç bir şey geç değil.

Mutluyken söz, üzgünsen cevap, öfkeliysen karar verme.

Zaman nehir gibidir. Aynı suda iki kez yıkanılmaz.
An'ı yaşa, geçen su bir daha gelmez.
Hep meşgulsen, hiç müsait olamazsın.
Hep zamanının olmadığını söylersen, hiç zamanın olamaz.
Hep "yarın yapacağım" dersen, yarın hiç gelmez..

Bir şey var aramızda



Bir şey var aramızda,
Senin bakışlarından belli,
Benim yanan yüzümden,
Dalıveriyoruz arada bir,
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki,
Gülüşerek başlıyoruz söze…
Bir şey var aramızda,
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek,
Fakat ne kadar saklasak nafile,
Bir şey var aramızda,
Senin gözlerinde ışıldıyor,
Benim dilimin ucunda…
Kocaman sevgi sözcükleri gönderiyorum sana,
Alıyorsun,yüreğine atıyorsun,
Küçücük hayaller sunuyorum,
Benim için saklıyorsun,
Unutulmayan melodiler mırıldanıyorum,
Eşlik ediyorsun…
Yanlışlar yapıyorum,düzeltiyorsun,
Yalnız kalıyorum,yalnızlığımı paylaşıyorsun,
Ağlıyorum, gözyaşlarımı siliyorsun,
Gülüyorum,gülüyorsun,
Dostluk zinciriyle bağlanıyoruz,
DOSTUM diyorum,
DOSTUM diyorsun….

Bir Beni Yasakla..

Kaç kurtar kendini
Ben oyalarım; git
İçimde ne varsa sana alışan
Hiç olmamıştı belki
Hayat yalanlar bizi
Dilerim güçlüdür zaman bu acıdan
Yağmurdan sonra toprak kokusu yüzün
Dokunsam da özlesem de aynı hüzün... Aynı hüzün
Bir adam bul kendine sana aynalar tutmasın
O kadar güzel yüzün; içime bakmasın
Seni korkutmasın
Özlesen de arasan da kendine sakla
Herkes herşey senin olsun
Bir beni yasakla tek beni sakla..!

Işığın olmak isterdim



Güneşin olmak isterdim senin. Hatta gün ışığın. Hatta sabah yüzüne vuran ilk ışık olmak isterdim. Işığın olmak isterdim senin.

Sabah uyandığında ilk beni görmeni, gülümsemeni isterdim. Perdelerin arasından sızmayı başarmış gün ışığı gibi gelip göz bebeğine girmek isterdim. Sonra kendimi görmek isterdim göz bebeğinde, gözbebeğin olup. Göz bebeğindeki ışık olmak isterdim…

Sızmak isterdim tüm sıcaklığım ve sevgimle kalbine. Bir anda ısıtmak isterdim seni. Sıcaklığın olmak isterdim. Buz tutmuş hiçbir zerren kalmasın isterdim. Öyle sızmak isterdim ki her çatlaktan içeri gireyim, yayılayım bir anda. Seni ısıtan sıcaklık olmak isterdim…

Bir gülümseme olmak isterdim yüzüne yayılan. Sen istemesen de gelip yüzüne yapışan bir gülümseme. Işık gibi bir anda tüm yüzünü aydınlatan bir gülümseme olmak isterdim.

Çimlere yayılmış bir beden olmanı isterdim. Şöyle sırtüstü uzanmış, kollarını açmış , gökteki bulutları kucaklayan bir beden. Burnuna mis gibi toprak kokusu gelirken sen gülümseyesin istiyorum yaşama. Sonra bulutların arasından sızan güneş ışığın olmak isterdim yine. Sızıp sevincin olmak isterdim…

Dudağının kenarındaki alaycı kıvrım olmak isterdim. Yaşamla dalga geçen alaycı kıvrım. Öyle bir kıvrım ki yaşam sana dokunamasın, seni örseleyemesin senden korkusundan. Dudağının kıvrımındaki ışık olmak isterdim. Çabucak sende olmak için, ışık olmak isterdim…

Ellerinle topladığın kır çiçekleri olmak isterdim. Tek tek, özenle toplayıp, pencerenin önündeki vazona koyduğun, gün boyu kokladığın, sevgiyle baktığın kır çiçekleri olmak isterdim. Çiçeklerden yansıyan renk olmak isterdim sonra. Yüzüne canlılık veren renk. Rengin olmak isterdim senin…

Kahkahan olmak isterdim. Ağzından çıkan kocaman bir kahkaha olmak. Düşünmeden, kontrolsüz, ansızın, gürültülü, günler boyu süren bir kahkaha. Neşe'n olmak isterdim senin. Hiç bitmeyen neşe'n…

Sen olmak isterdim. Işığın gibi sen olmak isterdim. Sende bir sen olmak, benden bir sen olmak isterdim. Hayat ışığın olmak isterdim, hep hayatta olasın diye. Benimle hayat bulasın diye, hep sende olayım diye ışık olmak isterdim.

Işığın olmak isterdim… Senin ışığın olmak isterdim…

Seni ''Sana'' Yazdım Dün Gece...



Zamanın gözbebeklerinden yuvarlanıp seni " sana " yazdım dün gece, oysa yarın erken kalkacaktım

Göğsünde dikenleri taşıyan rüzgarların saçlarını yıkayacaktım gözyaşlarımla

Sütten yeni kesilmiş dağ ceylanlarını sabah ezanında uyandıracaktım

Uyumalıydım aslında, kirpiklerim uykuya hazırdı oysa

Ama ben seni düşündüm yıldızların siyahı giyindiği gecenin dar vakitlerde

Uykusuzluğumu taş dibeklerde dövüp, ben seni "sana" yazdım dün gece

Yüreğimi kalem bilip, sevdamı bıraktım mürekkebin sıcak koynuna

Yürek lugatindeki tüm kelimelerimle bir bir seni anlatmaya çalıştım

Seni "sana" yazdıkça gözlerin parmak uçlarımı okşuyordu sanki, dur durak bilmiyordum

Kalemin ucundan mürekkep değil, bembeyaz yüreğinin mavi denizlerine "ben" akıyordum sanki...
Hatırlar mısın gülüm, seni sevdiğim zamanları... 

Gözlerini ilk gördüğümde, güneş nadasa bırakılmış toprağa ekiliyordu

Yıldızlar gecelere bir gelin edasıyla birer birer seriliyordu, "seni" yüreğime ördüğümde

Güneş toprağa, gece karanlığa, kelebekler bahara ve ben sana sevdalıydım

Utangaç yanaklarına uzanıp gözlerimi pamuksu düşlere kapatmıştım

Sesin hoyrat meltemlerin sarıldığı deniz kadar ılıktı

Dokunmaya bile kıyamadığım bir yürektin sen

Her gece uyurken gözlerine cicekleri taşırken, gözbebeklerini inciteyeceğim diye korkardım

Gözlerinin içine bakmaktan çekinirdim

Her baktığımda buz dağının güneşin karşısındaki erimesi gibi

Gözlerindeki umut tanelerinin de erimesinden korkardım

Bilirsin ellerim küçüktür benim, küçük ellerime düşleri giydirip yüreğinin resmini çizdim gökyüzüne

Alnındaki ince cizgileri işledim bulutların narin gözlerine

Oysa irin toplamış acıları soğuk kaldırımlarda dövmekte usta olan ellerim

Yüreğinin resimini gökyüzü tuvaline yapamayacak kadar acemiydi

Oysa alnındaki ince çizgileri bulutların gözlerine işlemekten aciz ve bir o kadar kabaydı

Gözlerini suya, yüreğini semaya yazdım

Küçük ellerimle nasıl çizdim bilmiyorum ama dün gece seni "sana" yazdım...
Seni "sana" yazdığımda sen uyuyordun,ay ışığı saçlarına beyazları giydirmişti

Kangren gece, kirpiklerine yaslanıp delicesine umudu soluyordu

Avuç içlerinde rüzgarla olan kavgalarını bir türlü bitiremeyen hayırsız fırtınalar

Sabahın geceden ayrılışını bekliyordu

Oysa senin olan bitenden haberin yoktu

Sen, gül kokulu Melek'lerin omuzlarına göğsünü dayayıp sanki Cenneti soluyordun yatağında

Mavi denizler karakışlara gelin gitmiş, baharların tozlu dudaklarını yıkıyorlardı o masum gözlerinde

Önünde eğilip yüreğinin soluk alışını izledim

Öyle duruydu ki gözlerin, öyle ılıktı ki nefesin

Senden habersiz her nefes alışında, nice yetim kırlangıçlar sıcak iklimlere kanatlanıyordu

Yağmurun toprağa düşerken nabzı atmıyordu, çünkü sen uyuyordun

Sen hulyalarda Cenneti soluyor ve huzur şehirlerini bulutların üzerinde izliyordun

Hiçbir sey bu güzelliği bozmamalıydı

Ve karanlık sırf sen uyanmayasın diye, cığlıklarını yüreğine gömüp dudaklarını kanatarak

Yeni günün doğumuna sessizce tanıklık ediyordu...
Birazdan zaman, yeni doğacak sabahın arsız karanlığın esaretinden kurtulup 

Özgürlüğüne kavuşma çığlıklarına gebe kalacak

Güneş perdelerine eğilip baharın umutlarını fısıldayacak, saçların, bir karanfil kadar güzel kokacak.

Ve ben bir nefes kadar yakında seni izliyor olacağım.

Zannetme ki yanındayım, ben senin tarafından sevilmenin verdiği güçle

Yeni filizlenmiş ciceklerin dallarını kıran fırtınalara kafa tutacağım

Uykusunu almış ceylanları uyandırıp, senin gül desenli yanaklarına salacağım

Ve avuç içlerinin terine kıyamadığım için, rüzgarın peşine düşüp yüreğine ılık meltemleri yollayacağım

Ve akşam olup sen uyuduğunda ben senin yüreğine geleceğim

Dün gece kaldığım yerden seni " sana " yazmaya devam edeceğim...!

Benim kaybettiklerim yoktur, vazgeçtiklerim vardır!!!


Şu insanlara bir şey söyle ANNE!!! Bir avuç gülüşüm var ona da göz dikiyorlar !


Gece Kaçışlarımsın...

Gece kaçışlarımsın benim...kucağında darmadağınım...
Usulca gelirim kapına gecenin geç vakitleri...
Duymazsın...dinlerim gizlice rüzgarını...

Üşürüm kapında,soluklarım kesilir...
Sıcaklığın gelir dalga dalga loş merdivenlerden...
Gölgeler uzanır bedenime...
Sarılırım kendime,sen gibi...sarılırım, sımsıkı...

Korkarım senden....
Gelirsem kaybolursun diye korkarım...
İstemez,git dersin diye korkarım....
Seni kötü,seni yılgın,seni ağlarken bulacağımdan korkarım...
Çaresizliğinden korkarım...teninin kokusundan....başımı döndürmenden....
Sana esir olmaktan...

Kendimden korkarım....git demenden,dayanamam ....
Bir daha dönemem çünkü, şimdiki gibi...
Canım yanar.......acır her hücrem....düğüm düğüm olur
boğazımda, bakışlarındaki sözcükler...

Sis


İki şehri var gecenin, biri gözümde tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur gibi çöken siste, bana bu uykusuz şehri niye bıraktın, göze alamadığım bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin, gece değil istediğin hayli karanlık bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin; gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır, ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir, öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak, sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim : Biri hepimizle göz göze gibi hala uykusuz, biri sis içinde kirpiklerine kadar açık, bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum konuşkan gözlerinde tek sözcük bile, gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye ?


Haydar ERGÜLEN

Sen söylemeden de biliyorum...



Seziyorum ki kaçacaksın.. Yalvaramam koşamam Ama sesini bırak bende Biliyorum ki kopacaksın Tutamam saçlarından Ama kokunu bırak bende Anlıyorum ki ayrılacaksın Çok yıkkınım yıkılamam Ama rengini bırak bende Duyumsuyorum ki yiteceksin En büyük acım olacak Ama ısını bırak bende Ayrımsıyorum ki unutacaksın Acı kurşun bir okyanus Ama tadını bırak bende Nasıl olsa gideceksin Hakkım yok durdurmaya Ama kendini bırak bende

aziz nesin

Seni Seviyordum...

Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi...
Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdiİnsan hergün anımsar mı aynı gözleri

SENİ SEVİYORDUM ve senin haberin yoktu
Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesten başkaydı işte...Güldüğün zaman yukarıya bakardın;
Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı...Ne güzeldiler sen bilmiyordun...

BEN SENİ SEVİYORDUM...

Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler
Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu
Geri dönüyordu, çoğalarak
Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, herseyi erteleyişim oluyordun
Kalp ağrısı oluyordun,
Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,
Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk
Cesurduk...
Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller...

Ben SENİ SEVİYORDUM sen bilmiyordun...
Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun
Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra
Yağmurlar yağdı, serin haziran akşamları

Derken bir gün uzaktan gördüm seni...
Saçların bana inat başın her seye meydan okuyarak işte yine aynı
Kalbimi acıttı her zamanki gibi...
Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun
Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir yada boşver bilme en iyisi...
İclal Aydın


Yüreğimi ''Yüreğine'' Gömdüm...




Gittiğinde dudaklarıma bıraktığın boşluğu hiçbir kelime dolduramadı ne yazık ki..Şimdi kelimelerim darmadağın, tıpkı sensiz yüreğim gibi..”
Yalnızlığın demlediği bir akşam üstü yine notaları öksüz kalmış şarkıyı dinliyorum…
Yıldız Tilbe ayrılığın yükü ağır....
Ve söylenen her söze pas tutmuş yüreğimi bırakıyorum tıpkı senin yüreğime bıraktığın yokluk gibi..
Her satırı kan revan içinde, her notası göz yaşımda son nefesini vermekte…..

Sensizliğin sokaklarına bırakılmış kelimeleri toplamaktayım yine. Yoksun yine..Darmadağın her şey.. Kıyılarıma yokluğun acıları demirlemiş ve adımla başlayan kelimelerim ayrılığına mühürlenmiş..Artık ben “ sende “ sadece siyah- beyaz fotoğrafım..Artık ben “ sende “ yaşanıp hatıralara gömülen koyu bir pişmanlığım…Ellerinde başkalarının elleri varken ben sana hala “ sen” kadar uzağım..

Hatırlıyor musun sana geldiğim günleri..
Kan revan içindeydi kelimelerim, tozlu ayrılıkların arifesindeydi yüreğim..Dallarım kırılmıştı, umut diye ektiğim tüm tomurcuklar zamansız budanmıştı..

Yıkılmış bir yürekle gelmiştim sana.. Senin teninde var olmaya gelmemiştim oysa..
Aşk adına aldığım yaraları senin gülüşlerinle sarmaya gelmiştim..
Acılarıma ortak, umutlarıma yoldaş bilmiştim seni…Ellerini tutamayacağımı bile bile, yüreğini gülüşlerimle bir kez öpemeyeceğimi bile bile seni sevmeye gelmiştim..
Uzaklardaki varlığınla yaşamayı kabullenip sadece seninle aynı çınar ağacının gölgesinde ölüme uzanmayı istemiştim sadece..

Seni “ sen “ diye sevmek için gelmiştim sana..Gülüşlerinle baharı, sevginle mutlulukları yüreğime mühürlemeye gelmiştim…

Ve bir gün sana uzattığım ellerimi tuttun, kanayan yaralarıma “ mutluluklarını " sundun…

Ölüm kokan ellerimle avuçlarına sığınan ben gibi sende imkansızlığına inat yüreğime doyasıya sarıldın..

Arasına dağlar örülü uzaklığımıza aldırmadan her nefeste sevdaya uzandı ellerimiz. Zamanı durduk gözlerimizde..Yetim kalmış kelebekleri emzirdik imkansızlığımıza akan gözbebeklerimizde.. Savaştık durduk mevsimsiz açan yokluk deliverenleriyle..Kanattık birbirimizle anılmayan sevda cümlelerini..Katili olduk bize ayrılıkların…İki bedende yaşanan bu sevdayı tek yüreğe sığdırmaya çalıştık.. Savaştık delicesine..Karanlık geceleri sevdamıza şahit bildik, yazgımıza yazılmamış bu aşkın kavuşmasını ahirete erteledik..Biz seninle sırtları birbirine yaslanan karlı dağın birbirlerinin ellerini tutamayan iki yamacıydık; senin yüzün güneşe bakardı benim ise imkansızlığa…

Sonra kum saatinden akan zamana kanıp gittin işte. Ardında beni “ bana “ bırakarak.. Oysa senden hiçbir şey istemedim..Sadece umut istedim karanlık gecelerime, sadece mutluluklarını istedim seni beklemekle geçecek günlerime… Ne bana ait olmayan hayatını istedim sen de " bana yasak" tenini bedenime diledim .. Ben sadece uzaklardaki varlığına sarılıp kirpiklerinde dinlendirmek istedim yüreğime üşüşmüş ayazları.. Sadece sesinin sıcaklığına uzanıp gülüşlerinle sarmayı diledim yalnızlıktan bakiye acılarımı..
Söyle bana senden çok şeyler mi istedim ? Senden çok şeyler mi bekledim..

Hadi kaldır başını…” Bu yürek yaşamalı “ sözleriyle başlayan mutlulukların neden “ ne olur anla beni “ cümlesine sığdırılmış ayrılıklara gebe kaldı ?

Bana gitmek için geldiğini bildiğim halde çok sevmiştim seni. Çok mu geldi gözlerinde beni mutlu görmek ?

Ellerini tutamayacağımı bildiğim halde delice sevilmek çok mu geldi sana? Bana duyduğun sevgi bir avuntu muydu yoksa ?

Bu aşk için bir rüyaydı geldi geçti de bana.. Gözlerimin içine bakıp " seni hiç sevmedim " de .. Seni “ senden “ çok sevdiğim için küfürler savur bana..
Ellerini tutamayacak olsam da seninle mutluluğum için ayrılığında yüreğimden vur beni….Suskunluğunla kanat dudaklarımdaki ismini.. İmkansızlığınla öldüremediğin bu canı yalnızlığına göm.
Sende pişmanlık duyulan bir günah olduğumu haykır..

Yaşanması gereken ve bir o kadar kısa tutulması gereken küçük avuntudan ibaret olduğumu söyle hadi .. Gülüşlerinle yamadığın yüreğimi “ yüreğimden “ sök te git..

Her şey bitti de; bana dair kurduğun tüm sözcüklerin, seni seviyorum ile başlayan tüm cümlelerin hepsinin yalan olduğunu söyle bana.. Ölüm gibi susma karşımda...

Haklısın; sen bana gitmek için gelmiştin.

Yaşandı ve bitti bu kadar basit işte..Ama gittiğin günden beri kanayan yüreğim niye hala acıyor sevgili ? Niye ?.Söyle bana…

Sevgim sana yetmedi mi ? Hadi can yakıcı sözler savur bana.. Git de, bana ait değilsin de..

Hayatın  yüklerini bana ve sevdama yükle.. Ömrümün hatasısın de..

Unuttuğunu söyle.. Bittiğini söyle. Gittiğin gün yüreğinin acımadığını itiraf et..

Adından öteye hiçbir zaman dudaklarımda olmadın ki de bana.. Sesimi duyduğunda yüreğinin hiç titremediğini haykır.

Sigara küllüklerine yangın masalarda savurduğun izmaritlerde adımın yandığını söyle…

Gecelerin şahit olduğu bu sevda hiç yaşanmadı ki de bana…

Adımın dudaklarında bir cümle kadar yer tutmadı diye söyle hadi ..

Seni sevdiğim için isyan et bana..

Bedelini yüreğimle ödediğim en masum günahı sana yaşattığım için beddualar et bana..

Ölüme pusular kuran Firavunlardan kalma ayrılıkları hediye eyle sensiz yüreğime.Kör kuyulara at beni..Gözlerimi bıçakla ve sonra da seni seven yüreğimi..

Beni hiç sevmediğini söyle…Yalvarırım, susma bir şeyler söyle…Yüreğinde hiç var olmadığımı söyle…

Hadi tüm cesaretini topla ve “ seni hiç sevmedim ki “ cümlesini savur ayak uçlarıma…

Biliyorum her zamanki gibi susacaksın
…Sus..
Tek bir kelime etme..
Sus ki; adımı anmakla heba olacak nefesin boşa gitmesin..
Seni severken bana hiçbir zaman gelmeyeceğinin farkında idim. Ama sevdim işte. İmkansızlığına inat büyüttüm seni..

Canımdan can bildim yüreğini, nefesimden nefes bildim seni...Ölüm olsan da sevdim seni ...Sadece sevdim.. Hem de seni “ senden “ çok severek.. Uğruna “ yüreğimi “ bedenimden sökerek sevdim..

Biliyorum bundan sonra da gelmeyeceksin ve hiçbir zaman beni " seni senden çok seven ben " kadar sevmeyeceksin…Çünkü ; ait olduğun karanlıkları bırakıp bana gelecek gücün yok senin..

Belki de hiç sevmedin beni..Bırak sevme artık.. Varsın olsun bana söylediğin her kelime yalan olsun..
Unutma ki; “ yüreğimdeki sen” , seni sensizlikte bile sevecek kadar büyük. “
Yüreğimdeki seni “ hiçbir kelime, hiçbir yalan küçültemeyecek.

Bana söylediğin kelimelerin yalan olduğunu da hiç ilgilendirmiyor beni..

Ben sadece beni seven “ seni “ sevdim…
Ve şimdi bana bıraktığın sensizliğin içinde seni " senden " çok seven yüreğime son kurşunu sıkıyorum...

Sen bana ait olmasan da ben sadece senin yüreğine aitim…

Sadece senin sevdiğin bu yüreği “ senin yüreğine “ gömüyorum

Senden başka kimse sevmesin diye..

Tek Soruluk Anket.



Dünya çapında bir anket yapılmış. Sadece bir soru sorulmuş: "Lütfen dünyanın geri kalan kısmındaki yiyecek eksikliğine bir çözüm ile ilgili kişisel görüşünüzü dürüstçe belirtiniz." Anket büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmış.


Çünkü;

Afrika'da insanlar "yiyecek" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar

Bati Avrupa'da insanlar "eksiklik" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar

Doğu Avrupa'daki insanlar "kişisel görüş"ün ne anlama geldiğini bilmiyorlar.

Orta Doğu'da insanlar "çözüm"ün ne anlama geldiğini bilmiyorlar.

Güney Amerika'daki insanlar "lütfen" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.

İsrail'deki insanlar "dürüstlük" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.

Ve Amerika'daki insanlar "dünyanın geri kalan kısmı"nın ne anlama geldiğini bilmiyorlar.

3 Şubat 2013 Pazar

"Bıraktığın yerde olabilirim; ama bıraktığın gibi değilim.." *W. Golding*



TEK YOL BARIŞ..!


Dibi yok bu şiddet sarmalının..!

Şiddet daha fazla şiddeti, her ölüm intikam duygularını ve şiddet dilini besliyor..Atılan her mermi, gelip bir arada yaşama arzu ve karanlığını vuruyor..Yetsin artık..

Susturun Silahlarınızı.....
Yoksa, bu kan deryasında hep birlikte boğulacağız..
TEK YOL BARIŞ..!

* Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür; ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez. Tolstoy

Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıl nedeni; senin gibi olmak istediği halde asla senin gibi olmayacağını bilmesidir.

Yalnızlık; düşündüklerinizin kafanızın duvarlarına çarpıp tekrar içerde kalmasıdır. - Jean Paul Sartre -

Aşk.. Örgütlenmektir


Sana bağlanmamı bekleme benden,
Ben en kutsal bağı kopardım da geldim
Bir kadının göbeğinden ...!

Merhaba
Bir merhabadır bazen başlamak.
Her şey için, herkes için,
Merhaba!