15 Aralık 2012 Cumartesi

İNSAN İNANDIĞI ŞEYDİR...(BEN YAPTIM OLDU)

İNSAN İNANDIĞI ŞEYDİR...(BEN YAPTIM OLDU)

ÖNCE İNSANIZ!!!SONRA KADIN!!! sloganı nasıl doğdu...

2008 yılının Şubat ayında velevki diye başlayan bir sözün arkasından gelen cümle vardı, hatırlarsanız.''Türban bir siyasi simgedir'' demişti başbakan ve bu cümle üniversitelerde kargaşaya neden olmuştu...

O günlerin birinde kızım bana ''Korkuyorum Anne, önümü göremiyorum'' dedi. O anda hissettiklerim ve aklımdan hızla geçen düşüncelerimle ne yapabilirim, kızımı korkularından nasıl arındırabilirim diye sordum kendime..Anneler çocuklarını hayatları pahasına olsa bile her türlü kötülükten korur, kollar. Ben ise iki kat daha sorumluydum..

Çünkü çocuğunu 9 aylıktan itibaren babasız büyüten ona sadece anne değil aynı zamanda baba da olmaya çalışan bir anneydim. Küçük yaşlarda olsa onu korumak kollamak daha kolaydı, ama şu an benim çocuğum 25 yaşını aşmış bir genç kız. Bu yaşında gelecekten korkan çocuğumu kimden, neden ve nasıl koruyacaktım. Benim gibi orta yaşlı insanlar ( bu arada ben de 47 yaşındayım )çok iyi bilirler ve beni çok iyi anlarlar ki; geçmişte yaşadığımız ve 12 EYLÜL 1980 darbesi ile son bulan çatışmalarda yaşananlar asla unutulacak gibi değildir. Ve bu nedenle bizlerin yaşadıklarını çocuklarımız yaşasın istemeyiz, elimizden geldiğince onları sokak siyasetinden, kargaşadan uzak tutmaya çalışırız...

İşte tam o günlere rastlayan ve benimde son 2 yıl içinde edindiğim bir tecrübem vardı. Kamudan emekli olduktan sonra kendime bir meşgale edinmek ve ülkem adına birşeyler yapabilmek umuduyla bir siyasi partiye üye olmuştum. Çalışma hayatım boyunca devlet memuru olduğum için siyaset yasağı vardı ve ben de işin açıkçası bu konularla hiç yakından ilgilenmemiştim. İlgilenememiştim.. Bir dernek üyeliğim bile yoktu.. Zaten hem iş, hem ev, hem çocuk, hem okul, beni yeterince meşgul ediyordu.. Bu yoğunluk içinde kadın olduğumu bile unuttuğum zamanlar bile oluyordu. Bir de üstümde taşıdığım rollerim vardı ve bunların en iyisini yapmaya çalışıyordum.. İyi arkadaş, iyi anne, iyi komşu, iyi çalışan, iyi ev kadını, iyi evlat, iyi dost aklınıza ne gelirse artık.. Ne kadar başarılı oldum bilemiyorum ama bildiğim kadarıyla düşmanlarımın olmaması ve genelde sevilen bir insan olduğumu bilmek biraz olsun bunları başardığımın göstergesi oluyor. Olmayan tek şey ise iyi eş olamamamdı.. Bu da zaten benden kaynaklanmamıştı.. Çok kısa süren, başlaması ile bitmesi iki yıl alan evliliğim, şiddetli geçimsizlik nedeni ile son bulmuştu. Rahmetli babacığım sanki hissetmiş gibi, kıt kanaat geçinmemize ve herkesin karşı çıkmasına rağmen, kızlar okumalı ve çalışmalı diye her türlü desteği vermiş benim bir birey olmamı sağlamıştı. Ailenin göz bebeği ve girdiğim her ortamda başarılı olan ben, evlilikte hüsrana uğramıştım. Biz Anadolu erkeğiyiz diye başlayan cümlelerin sonu gelmiyordu. Boşanma süreci çok yorucu ve yıpratıcı olduğundan kendimi çok fazla dibe vurmuş hissediyordum.. Üzerimde uzun yıllar etkisini bırakan bir süreç.. Sonuç olarak hayatıma 9 aylık bebeğimle bir daha evlenmemek üzere devam etme kararı aldım. Boşandığımda 23 yaşında idim. Şu an aklınızdan geçenleri tahmin edebiliyorum. Vah vah pek de gençmişsin diyorsunuzdur. Çünkü bu cümle sıkça duyduğum bir cümledir.

Evlenmeme kararı almamın ilk nedeni bir daha aynı şeyleri yaşamamak adına, hayatıma bir daha erkek almayacağımı ve birine yaslanmadan yapabileceğimi kanıtlamaktı. Tekrar bir aile kurmak istemiyordum. Zaman içinde elbette hayatıma başka biri girdi, sevdim, sevildim. Bu bile beni evliliğe ikna edemedi. Bir çocuğunuz ve kötü bir evlilik deneyiminiz varsa 2 kez düşünmeniz gerekiyor. Herkesle evlenemezsiniz. Aklınıza her şey gelir. Ya çocuğuma kötü davranırsa, ya büyüyünce taciz ederse, ya döverse, ya alkol bağımlısı ise, ya şiddet yanlısı ise ya sapkınsa, ya armudun çöpü ise , ya üzümün sapı ise diye bu liste uzayıp gider.. Ya onlar seni beğenir sen beğenmezsin ya da sen beğenirsin onlar beğenmez. Bütün bunları yaşarken herkes senden bir şeyler alır, duyguların lime lime olur.. Gittikçe katılaşır ve artık inançsız, güvensiz biri olursun..

Ayrıca evlenmem için gerekli şartlarım da yoktu.. Yani ekonomik olarak kendimi geçindiriyordum, birinin himayesi altında olmam gerekmiyordu, başımı sokacak bir evim vardı, birine bağımlı değildim... İşin içinde sevgi saygı ve karşılıklı istekten doğan bir birliktelik yoksa, sırf bedensel ihtiyaçlarımı gidermek için evlenmek gerekmiyorsa neden evlenmeliydim..

Ben, bedeli yalnızlık olan özgürlüğü seçtim.. Hiç te kolay olmadı... Hayatın bütün yükünü tek başıma taşıdım.. Bu kadar genç yaşta hayata atılmak bunca sorumluluk altına girmek hele hele boşanmış bir kadın olmak ne demek çok iyi bilirim. Gün geldi takdir edildim, gün geldi taciz edildim ama hep direndim. Asla hayata küsmedim. Hep sevgi ve barış gönlümde yer aldı. Halen de taşıyorum. Verdiğim kararlardan hiç pişman olmadan. Bu direnişler sırasında öğrendiğim edindiğim çok şeyler oldu. Artık musluğumu kendim tamir edebiliyorum, evimin boya badana işlerini kendim yapabiliyorum. Çalıştığım yıllarda gördüm ki eli yüzü düzgün, ağzı laf yapan bir çalışansanız ve boşanmış bir kadınsanız, erkeklerin dikkatini çekiyorsunuz sizinle cinsel anlamda ilgeniyorlar ama işinizde terfi edemiyorsunuz. Çünkü sizin tahsilinizin, karakterinizin ya da işyerindeki veriminizin pek önemi yok.. Sizin hayattan beklediklerinizin, sorumluluklarınızın da pek önemi yok. Önemli olan onların isteklerinin yerine getirilip getirilmediği. İsteklere cevap verirsen hafif kadınsın, vermezsen işe yaramazsın... Dikkat ettim de şöyle bir araştırdım kendi kendime, hiç kadın Müsteşar yok, sayılacak kadar az Belediye başkanı, Genel meclis üyesi, Kaymakam, Rektör, Daire başkanı, Genel müdür v.s. var. Neden acaba ?

Kadınlar aynı okulu bitirdikleri halde aynı derecede görev sahibi değiller?

Bu onların aptal, beceriksiz, yeteneksiz olduğu anlamına mı geliyor? Yoksa egemen erkek amirlerin onları engellemesi anlamına mı geliyor? Bunun cevabını siz verin. Şimdi tekrar başa dönüp partiye üye olduğum zamana geleyim. Orada da ilk olarak dikkatimi çeken şey Kadınlar Kolu diye bir kol olmasıydı. Sanki erkekler beden ve sizde onların kolları.. Siyasi bir partide bile cinsiyet ayrımcılığı olması bana garip geldi... Acemiyim ya, çalışacağım üstelik vatanım için,

insanlık için. Kadın kollarında verilen görevi kabul ettim. Zaman içinde gördüm ki, siyasi partilerde de ne ideoloji, ne eşitlik ne adalet ne de halkın yararına hizmet var. Bir takım insanların rant peşinde koştukları ,lider sultalarının yer aldığı bir arena. Kadınlar alanlarda çalışacak, gerektiğinde konu mankeni olacak. Çünkü kadın erkeğin yanında olduğunda karşı tarafa bir ahlaki güven veriyor. İşi kutsal kılıyor. Ama lider erkek ve onun istekleri dışına çıkılmıyor. Zaman geliyor beylerin alkol masalarında aldıkları kararları uygulatmaya çalışıyorlar, zaman geliyor yağmur çamur demeden sokakta çalıştırıyorlar. Ve size rağmen sizin adınıza kararlar veriyorlar. Kadınların kararlarda söz hakkı yok ama uygulamak zorunda kalıyorlar. Birileri çıkıyor sen başını kapatacaksın diyor örneğin. Benim için başımı açmak ya da kapatmak ayağıma çorap giyip giymemekle eş. Kafam üşürse eşarp bağlarım, aksesuar olarak bağlarım, şapka takarım, bere giyerim, ama ne yapacağıma ben karar verebilecek kadar akıl sağlığım var. Üşüdüğümde veya elbisemin altına hangi renk çorabı giyeceğime vereceğim karar kadar aklım yerinde. Eğer örtünmeyi dine bağlarsak ta yine benim inancım doğrultusunda yine ben karar verebilirim..

Yönetim Kurulu Üyeliğine kadar geldiğim siyasi partinin ve diğer partilerin, hatta bir çok sivil toplum kuruluşlarının biribirine benzediklerini farkettiğimde istifa ettim. Çünkü daha fazla onların amaçlarına hizmet etmem kendime olan saygıma ve yıllarca verdiğim mücadeleye aykırı olurdu...

İstifa tarihim ile başbakanın söyleminin ardından gelişen olaylarla, kızımın söylediği sözün tarihi kesiştiğinde ben de yapabileceğimi düşündüğüm ve en demokratik hakkım olan şeyi yaptım. Artık bireysel olarak kimsenin sorumluluğunu taşımadan, öncelikle kadınlara yönelik olan ve onların bazı şeylerin farkındalığını sağlayabilmek adına, Valilik ve Emniyet Teşkilatından izin alıp bir bayan arkadaşımla birlikte sokakta, üzerinde ÖNCE İNSANIZ SONRA KADINIZ sloganı yazan bir pankart açtım. Ben ve benim gibi olan kadınlarımıza ulaşabilmek onlarla birlikte tacize, tecavüze, şiddete maruz kalanları uyarabilmek, onların yalnız olmadıklarını ancak birlikten kuvvet doğacağını, daha fazla kadının siyasette yer alabilmesini anlatabilmek adına. O tarihten beri bu sloganı devam ettiriyorum..Böylece sanırım artık kızımda geleceğinden korkmayacak umuduyla....

BANU ERDEM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder