Duygusal hikayeleri de.
Romantik erkekleri de sevmedim.
Çiçekleri ve mum ışıklarını da.
Sorunu olmayanı değil
çözümü olmayanı sevmedim..
Hayat hikayelerini de sevmedim. Yani geçmişi...
Dinlemeyi de sevmedim
Acıları da sevmedim
Soruları sevmedim
Kadın olmayı sevdim!
Kadınlığımın sınırlarını çizmeyi tek başıma.
Aşık olmayı
Saçmalamayı bazen!
Parçalarımı toplamayı tek tek...
Herkes de neyim varsa
Tamamlanmayı böylece...
Yarımlardan bütünlemeyi kendimi!
Hataları sevdim ve pişmanlık duymamayı...
Bağlanmamayı sevdim... Adama
paraya...
Bağımlı olmamayı sevdim.
Özgür olmayı...
Günleri
An’ları sevdim.
Arkamda olanı sevmedim.Yanımda olanı sevdim...
Hayal etmeyi sevdim imkansız olanı.
Kavgayı da sevdim.
Yanmayı sevdim... Sonra sönmeyi....
Kadın olmayı sevdim!
Siyah topuklu ayakkabıları
parfümleri
karanlığı...
Arsız olmayı sevdim ve asil olmayı da.
Ben olduğum kadar sadece...
“Sade” olmayı sevdim.
Olasılıkları göze almayı sevdim ama net olmayı!
Kıvrak zekayı.
Kıvrılabilmeyi.
Kaygan olmayı
Kayabilmeyi..
Tutunabilmeyi sonra..
Kadın olmayı sevdim tüm
tutarsızlığıyla...
Bu duruşu
bu tarzı
dokunuşu...
Hücreler arası ince geçişlerde ince hesaplar yapabilmeyi ama asla küçük değil.
Ve incelikleri...
Dokusunu sevdim aşkın
Beynimin en kıvrak
Anlayışımı sevdim... anlayabilişimi.
Kandırılamayışımı artık.
Ama kabullenişimi yalanı da!
Sessiz oluşumu bazen bu yüzden.
Sözün bittiği yerleri...
Başladığı yerleri... !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder