3 Mayıs 2014 Cumartesi

Kadın

Duygusal kadınları sevmedim..
Duygusal hikayeleri de.
Romantik erkekleri de sevmedim.
Çiçekleri ve mum ışıklarını da.
Sorunu olmayanı değil
çözümü olmayanı sevmedim..
Hayat hikayelerini de sevmedim. Yani geçmişi...
Dinlemeyi de sevmedim anlatmayı da...
Acıları da sevmedim yaraları da.
Soruları sevmedim yargıları sevmedim sınırları kuralları gereklilikleri ve gelenekleri de.

Kadın olmayı sevdim!
Kadınlığımın sınırlarını çizmeyi tek başıma.
Aşık olmayı sarhoş olmayı unutmayı unutamamayı bi daha aşık olmayı bi daha unutmayı...
Saçmalamayı bazen!
Parçalarımı toplamayı tek tek...
Herkes de neyim varsa ne kadarsa... almayı alıp gitmeyi belki.
Tamamlanmayı böylece...
Yarımlardan bütünlemeyi kendimi!

Hataları sevdim ve pişmanlık duymamayı...
Bağlanmamayı sevdim... Adama aşka duyguya acıya eve işe
paraya...
Bağımlı olmamayı sevdim.
Özgür olmayı...
Günleri ayları yılları sevmedim ve geceleri...
An’ları sevdim.
Arkamda olanı sevmedim.Yanımda olanı sevdim...
Hayal etmeyi sevdim imkansız olanı.
Kavgayı da sevdim.
Yanmayı sevdim... Sonra sönmeyi....

Kadın olmayı sevdim!
Siyah topuklu ayakkabıları ipek kumaşları baharat kokulu
parfümleri
karanlığı...
Arsız olmayı sevdim ve asil olmayı da.
Ben olduğum kadar sadece...
“Sade” olmayı sevdim.

Olasılıkları göze almayı sevdim ama net olmayı!
Kıvrak zekayı.
Kıvrılabilmeyi.
Kaygan olmayı
Kayabilmeyi..
Tutunabilmeyi sonra..
Kadın olmayı sevdim tüm
tutarsızlığıyla...
Bu duruşu
bu tarzı
dokunuşu...
Hücreler arası ince geçişlerde ince hesaplar yapabilmeyi ama asla küçük değil.
Ve incelikleri...
Dokusunu sevdim aşkın kokusunu...
Beynimin en kıvrak tenimin en kuytu algımın en derin yerini sevdim.
Anlayışımı sevdim... anlayabilişimi.
Kandırılamayışımı artık.
Ama kabullenişimi yalanı da!
Sessiz oluşumu bazen bu yüzden.

Sözün bittiği yerleri...
Başladığı yerleri... !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder