Çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için. Birinin
kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir
adama ait olmayı istemez. Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz
mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der. Erkekler de en çok bu cümleye sinir
olurlar. Ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok
lüzumsuz şeyin ardına ötelenir.Kadınlar inatçıdır, hayata tutundukları gibi,
aşklarına da sahip çıkarlar. Bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği,
karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar. Sonunda pes eder adam, bir ışık görür
kadın, tüm derdini paylaşır. Genellikle ne cevap alır? Abuk sabuk konuşma!
Gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır.
Yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların
kendisine ok gibi döneceğini bilemez.Bir kadın şikayet ediyorsa, ya da
erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala
ümidi vardır kadının. Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak
istiyordur. Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.Kadın susarak gider!En
önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir. O
gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe
vermiştir. Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış
demektir. Yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve
aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir. Kadın, gerçekten gitmişse,
çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan
gitmiştir. Her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama
bir kadın sessizce gider. Ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta
televizyon izleyen, ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan
kadın, artık o kadındır. Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak
gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.
Cemal Süreya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder