23 Mayıs 2014 Cuma

Dinle Beni Zavallı

Dilin tutulur.
Anlarız.

Aklın tutulur.
Anlarız.

Vicdanın tutulur.
Kusura bakma işte bunu anlayamayız!

Pamir öldü.
En acısı o zaman başladı!

Yok efendim ailesi aleviymiş.

Diyelim Alevi ya da Hristiyan.
Diyelim Yahudi ya da Budist.

Diyelim Ateist yada Satanist.
Veya senin bilmediğin otuz bin dinden biri!

Çocuğu rahat bırak!
Sana gelelim önce!

Sanıyorsun ki Cennet kapısında seni Rıdvan karşılayacak!
Değil Rıdvan, Zebani bile senin yüzüne bakmayacak!

Pamir 3 yaşında çocuktu ve çocuk olarak kalacak.
Ama sen bu saatten sonra İNSAN olarak bile kalamayacaksın.

Ve sakın peygamberimin ümmetiyim deme!
Çünkü biz senin yaşarmayan gözlerinden ALLAH’a sığınırız!

SOMA




niçin mücadele ediyoruz!

kimsenin namusu olmamak için;
bedenlerimizin bir savaş ganimeti olmaktan kurtarılması için;
gerici ve cinsiyetçi hükümet politikalarına hayır demek için;
eşit iş ve eşit ücret için;

koşulsuz kreş hakkı için;
emperyalist savaş ve işgallere dur demek için;
zorla evlendirilmeye, başlık parasına son vermek için;
okullarda faşistin satırına, yönetim soruşturmasına dur demek için;

hayatın hiçbir alanında cinsiyetimizden dolayı ezilmemek, sömürülmemek, aşağılanmamak için;
fuhuşa, cinsel sömürüye, tacize, tecavüze dur demek için;
töre ve namus cinayetlerine kurban gitmemek için;
gözaltında işkence, yeciz ve tecavüze dur demek için;
baba - koca - ağabey - devlet - töre ablukasını dağıtmak için;

eğitimde cinsiyet ayrımcılığına son vermek için;
sigortasız, sendikasız, güvencesiz çalışmaya dur demek için;
kürt, türk, ermeni, arap halklarını birbirine kırdırmaya çalışan ırkçı politikalara geçit vermemek için;
sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünya için;

insanca bir yaşam için kadınlar mücadeleye

8 MART BİLDİRİSİ / PROF DR. Büşra ERSANLı

Yine, yeniden düşünüyoruz…

Doğuran kadın, emziren kadın, pişiren kadın, paylaştıran
kadın, toplayan temizleyen kadın, hasta bakan, yaşlı bakan kadın, her
şeyi zamanında yetiştiren kadın, onaran koruyan kadın, evdeki
kayıtsız gizli emek üstüne tarlada da gizli emek veren kadın,
fabrikada, okulda, iş yerinde düşük ücretle çalıştırılan kadın,
biriktiren yine kadın ama

Karar veren erkek

Hükümet: %90 erkek
Meclis: %86 erkek
Yerel yönetimler: % 98 erkek
Yönetici bürokrat: %99 erkek

Sermayeyi elde tutan------------------------------------- %99 erkek

Savaş çıkartan erkek, ordu erkek-----------------------% 100

Şiddete uğrayan kadın, taciz edilen kadın, tecavüze
uğrayan kadın, öldürülen kadın… Bu saldırıların özel adları
var: namus, töre, kıskançlık, aşk… Aslında hepsi aynı, hepsi
güçten iktidardan uzak tutmaya çalışır kadını…

“İtaati kıranın belini kırmak”, en azından aşağılarda
bir yerde tutmak, sindirmek… Bunların hepsi de güç karşısında
sindirme eylemleri. “Gözünü patlatırım”, “kafanı kırarım”,
“saçını yolarım”, “bacaklarını ayırırım”, “burnunu
kırarım”. Bunlar burnundan kıl aldırmayanların eylemleri.

İstenen nedir?

-Kadın, kendini göstermesin!

-İktidar mücadelesi için savaş için erkek çocuk yetiştirsin!

-Zekâsını kamu alanında kullanmasın!

-Yaratıcılığını eve, süse ve “kadınsı” faaliyetlerin dışına taşırmasın!

-Muhalefet etmesin!

-Güce, yani erkeğe, onun yarattığı geleneğe, onun adaletine, tek başına yaptığı yasaya itaat etsin!

-Mesleğinde erkeği geçmesin!

-Yaptığı işte itibar kazanmasın, kazanacak olursa derhal itibarsızlaştırılsın!

-Ne yaparsa yapsın, BİR ADIM GERİ DURSUN!

-Kadın erisin, tortu olsun! Erimeyenler cezasını bulsun. “Uslanmayan” cezaevine konsun!

-İktidar kavgalarının, sermayeden karin pazarlık rehineleri olsun!

Evde işte ayrımcılığa uğrayan tüm Türkiyeli kadınlar; dilini devlet, zekâsını babası, ağabeyi, amcası yasaklamış Kürt kadınları; dünyada her alanda hâl kenara itilmeye çalışılan tüm kadınların kız kardeşleri Türkiye’ de doğup büyümüş kadınlar, bilinçlendiler.

20- 30 yıldır her geçen gün uzmanlaşan örgütleriyle toplantılara, konferanslara, derslere sokaklara çıkıyorlar, fabrikalarda tarlalarda çalışıyorlar. Siyasette yerlerini alıyorlar.

Biz kadınların düşmanı yok, tespiti var:

Cins baskısı, erkek iktidarları meşrulaştırmanın ilk ve en kuvvetli adımıdır. Çünkü en belirgin en yaygın fark cinsiyet farkıdır. En uzun yaşatılmış fark toplumsal cinsiyet farkıdır.

Başta insan hakları olmak üzere tüm hakların dışında tutulmaya çalışılan kadınlar, “İNSANOĞLU” kavramıyla yok sayılmıştır. Kadınlar, iktidar kavramının anlamını değiştirme mücadelesine çoktan başladılar. İktidar insani ortaklık olacak; diyaloga dayanan anti militarist tutum iktidar olacak; diyalog üstünlüğü ile hukukun üstünlüğü belirlenecek.

Karar ve yetki alanlarını erkeklerle yarı yarıya paylaşacağız. Biz barışa karar verdik. Savaşın haklısını da haksızını da kabul etmiyoruz. Diyaloga, yaşatmaya, paylaşmaya inanıyoruz.

Ben seni sevdim...

 
Ben seni sevdim...
Bana bıraktığın yalnızlığı
Sensizliği,tutamadığım ellerini
Göremediğim gözlerini sevdim...
Ben,sende imkansızlığı ve yasakları sevdim.
Varlığında bile kimse sevilmedi
Yokluğunda seni sevdiğim kadar...
Seninle ayrılığı bile sevdim
Bana acı verse dahi...
BEN SENİ SEVDİM...
Dış güzelliğini değil
İç güzelliğini sevdim senin...
Duygu dolu sözlerini,içimi kıpırdatan sesini
O tatlı gülümsemeni
Ve ağustos sıcağında sensiz üşümeyi sevdim...
Geceleri odama süzülen hayalini
Şafak vakti kaybolan gölgeni
Yalansızlığını,dürüstlüğünü
Sevgi dolu yüreğini sevdim senin...
Gerçek sevginin ne demek olduğunu öğrendim seninle...

Senin sessizliğini anlamayan, muhtemelen senin sözlerini de anlamaz.

Herkes senin güneşin olmak istiyor, bense senin ay' ın olmak istiyorum ki karanlık anlarında ışığın olayım.

Nereye gidersen git,kalbinde ki hep seninledir; O yüzden mesafeler ve kaçışlar hep boşunadır..

“Eğer sevgi bir çiçekse,saygı onu koruyan saksı'dır.. Çiçek solmaya başlamışsa dikkat edin saksı mutlaka çatlamıştır.”

“Biz bağıracağız, birileri hiç duymayacak. Hep aynı hikaye. Duyanlara selam olsun! ”

*"hüzün adres değiştirir zamanla... benden geçer, sana göçer sevgilim..." Cemal Safi"


19 Mayıs 2014 Pazartesi

Paşa paşa kabulleneceksin ayrılığı...

Gideceksin... Arkana bile bakmadan, dünü ve yarını unutarak gideceksin. Sadece bugünü bu anı hatırlayarak gideceksin. Çünkü bu, gitmen için cesaret verecek sana, giderken de güç.

Düşüneceksin... Elinde kalanları düşüneceksin. Elinde kalması gerekenleri, asıl kalmasını istediğin şeyi... O olsa da olmasa da seninle olmasını istediğin, şimdi sana zor gelse de bu sözüm, ondan daha önemli ne varsa düşüneceksin.

Bileceksin... Akıl oyunlarının sana zarar verdiğini bileceksin. Beklemenin ne kadar acı olduğunu, bekletenin umursamazlığının ne denli acımasız olduğunu bileceksin. Aslında hiç gelmeyeceğini, sadece senin boşa kürek çektiğin koca bir akıntıda sürüklendiğini bileceksin, bilmelisin...

Göreceksin... Sandığın kadar yıkıcı olmadığını göreceksin. Bu ayrılığın acısının sebebinin onun seni göndermesi olmadığını, sen gitmeyi reddettiğin için acı çektiğini göreceksin. Her şeyi kendi ellerinle mahvettiğini, kendi ellerinle uçurumun kenarına konulduğunu göreceksin. Umudunu kovunca, aşkının da bittiğini kendi gözlerinle göreceksin...

Farkedeceksin... Senin o bulunmaz Hint kumaşının aslında hiç de nadide olmadığını farkedeceksin. Onu nasıl şımarttığını, olmadığı kadar yüceltenin sen olduğunu farkedeceksin gitmeye karar verdiğinde. Aslında o gözlerin çok sıradan olduğunu, o gülüşlerin daha bile güzellerinin olduğunu başkalarında, inan farkedeceksin...

Sevileceksin... Seni hayata küstürene inat, deliler gibi sevileceksin. Senin yandığın gibi sana da yananlara açılacak gözlerin. O reddettiğin sevilmeler reddedilmez olacaklar. Seni sevenlere yüreğini vereceksin belki de...

Seveceksin... Bu özgürlüğü seveceksin. O hapisten kurtulmanın yaşattığı hazzı seveceksin. Özgürlük gözlerini de açacak. Seni sevenleri farketmiştin ya zaten, şimdi de sevilesileri keşfedeceksin. Daha güzel gözleri seveceksin, daha gerçek gülüşleri... Aşık olmayı seveceksin bu kez, aşkınla göz göze, el ele olmanın mutluluğunu seveceksin, anılarda kalan ya da hayallerinden yaşattığın şeyleri gerçekten yaşayabilmeyi seveceksin. Dokunabilme ihtimaliyle değil de dokunarak titremenin heyecanını seveceksin. Öpmeyi seveceksin, gerçekten, sıcacık buseleri hissedebilmeyi teninde...

Her şeyden önemlisi, eğer gidersen en çok da kendini seveceksin yeniden. En güzel aşk bu çünkü. Onun için kalk bakalım, yola çıkma vaktidir. Hazırlan, gideceksin. Paşa paşa kabulleneceksin ayrılığı...



Melda Salepçiler

Hayat

Hayatta öyle anlar vardır ki, birini çok özlersin ve ona sarılıp kollarında sıkmak için rüyalarından çıkarmak istersin!

Bir mutluluk kapısı kapandığında bir diğeri açılır, ama biz kapanan kapıya bakmaya devam ederiz ve önümüzde yeni açılan kapının öneminin farkında bile olmayız.

Çok güzel bir geleceğin yolu, geçmişi unutma zorunluluğundan geçer. Eğer geçmişte yaptığın hataların ve kalbini yaralayan olayların üstesinden gelemezsen hayatta ilerleme yapamazsın.

Sana gülmeyi aşılayabilecek birini bulmalısın. Zira kederli bir gününü en güzel şekilde geçirebilmen için böyle biri yeterlidir. Kalbini coşku ile dolduracak birini bulmalısın.

Hayatını dolu dolu yaşa. Başkaları göz yaşlarına boğulsalar bile,sen yüzünden tebessümü eksik etme.

Şanslı olanlar sadece iyinin iyisi değildirler. Onlar sadece yollarına çıkan güzel şeyleri ararlar.

KADINIMIZA

İnancı erdemi has özündedir
Peçeyle korunmaz, Ar yürektedir
Ana’ya yan bakan ahlak ondadır
Softa ilişmesin kadınımıza

Bin yıldır inanır bu biçim yoktu
Hanenin hatunu itibar çoktu
Kimseye aç bakmaz yüreği toktu
Tesettür hakaret kadınımıza

Kıl’ın nesi kutsal her yerde çıkar
Yüzün gözün varken saç mı günahkar
Görünse bedenin bakan riyakar
Tesettür yakışmaz kadınımıza

Çıkarına göre kullan dini
Kara çarşaflara sokarlar seni
İffetine bekçi doğurmaz beni
Esaret yakışmaz kadınımıza

Arzusu hayvani kadın tahriktir
Abdestini bozan şeytan mihraktır
Kadına teması sözde mahremdir
Sapık dokunmasın kadınımıza

Kur’an’ın hükmü der dini-Şeri’ye
Harem kurabilir kadın hediye
Hoca fetva verir dört helal diye
Çok eşlilik zulüm kadınımıza

Bir parça bez namus korur mu sence
Yüreğine yaslan eğlen gönlünce
Yakışanı giyin süslen kendince
Zarefet yakışır kadınımıza

Şiir: Esat Korkmaz

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Network sisteminin tahmin edebileceğimizin üzerinde avantajları vardır.


*Çalışma Zamanları Kişinin Kendisine Bağlıdır:
Network sisteminde ister tam zamanlı isterseniz de yarı zamanlı çalışabilirsiniz. Nerede, nasıl ve ne zaman çalışmanız gerektiğine sadece siz karar verirsiniz. Tabi ki kazançlarınız çalışmanızla doğru orantılı şekilde ilerler. 
*Bilgi ve Deneyim Gerektirmez:
Sistemde çalışabilmek için sizden her hangi bir belge ya da sizi diğer insanlardan ayıran özel bir yetenek istenmez. Network sisteminde başarılı olmak için gereken bilgiyi, ekip arkadaşlarınızdan ve sistemi uygulayan şirketten alabilirsiniz. 
*Kazancınız Çalışmanızla Doğru Orantılıdır: Bu sistemde çalışmak isteyenlerin çoğunun aklında ilk olarak şu soru vardır… Ne kadar kazanabilirim? Bu sorunun cevabı tamamen sizde saklı! Hedefleriniz için ne kadar çok çalışırsanız o kadar çok kazanırsınız.
*Kazandır ve Kazan: Sistemin en güzel yanlarından biriside, arkadaşına kazandır sende kazan.  Takımınız ne kadar çalışkan ve azimli ise kazancınız da o kadar fazla olacaktır. 
*Kişisel Gelişim: Bu sistemde çalışan arkadaşlar zamanla bilgi yönünde ve iletişim yönünde kendilerini geliştirirler. Network Marketing sistemi bu konuda inanılmaz fırsatlar sunmakta. Nasıl olacak peki bu gelişim? Sistem içerisinde sunum yapmak, takım arkadaşlarınızla koyulan hedef üzerinde tartışmak ve yeni fikirler ortaya atarak kendinizi her zaman geliştirme yönünde ilerleyeceksiniz. Bunlarla birlikte almış olduğunuz eğitimlerde oldukça hızlı bir şekilde gelişmenizi sağlayacak ve istediğiniz yüksek kazançlara ulaşmanız daha da kolaylaşacak…

"İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır." (V. Hugo)

Acele karar vermeyin.

"Acele karar vermeyin.
Hayatın küçük bir dilimine bakıp
tamamı hakkında karar vermekten kaçının.
Karar; aklın durması halidir.
Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi,
dolayısı ile gelişmeyi durdurur.
Buna rağmen akıl,
insanı daima karara zorlar.
Çünkü gelişme halinde olmak
tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar.
Oysa gezi asla sona ermez.
Bir yol biterken yenisi başlar.
Bir kapı kapanırken, başkası açılır.
Bir hedefe ulaşırsınız ve
daha yüksek bir hedefin hemen
oracıkta olduğunu görürsünüz."

Kadın

Duygusal kadınları sevmedim..
Duygusal hikayeleri de.
Romantik erkekleri de sevmedim.
Çiçekleri ve mum ışıklarını da.
Sorunu olmayanı değil
çözümü olmayanı sevmedim..
Hayat hikayelerini de sevmedim. Yani geçmişi...
Dinlemeyi de sevmedim anlatmayı da...
Acıları da sevmedim yaraları da.
Soruları sevmedim yargıları sevmedim sınırları kuralları gereklilikleri ve gelenekleri de.

Kadın olmayı sevdim!
Kadınlığımın sınırlarını çizmeyi tek başıma.
Aşık olmayı sarhoş olmayı unutmayı unutamamayı bi daha aşık olmayı bi daha unutmayı...
Saçmalamayı bazen!
Parçalarımı toplamayı tek tek...
Herkes de neyim varsa ne kadarsa... almayı alıp gitmeyi belki.
Tamamlanmayı böylece...
Yarımlardan bütünlemeyi kendimi!

Hataları sevdim ve pişmanlık duymamayı...
Bağlanmamayı sevdim... Adama aşka duyguya acıya eve işe
paraya...
Bağımlı olmamayı sevdim.
Özgür olmayı...
Günleri ayları yılları sevmedim ve geceleri...
An’ları sevdim.
Arkamda olanı sevmedim.Yanımda olanı sevdim...
Hayal etmeyi sevdim imkansız olanı.
Kavgayı da sevdim.
Yanmayı sevdim... Sonra sönmeyi....

Kadın olmayı sevdim!
Siyah topuklu ayakkabıları ipek kumaşları baharat kokulu
parfümleri
karanlığı...
Arsız olmayı sevdim ve asil olmayı da.
Ben olduğum kadar sadece...
“Sade” olmayı sevdim.

Olasılıkları göze almayı sevdim ama net olmayı!
Kıvrak zekayı.
Kıvrılabilmeyi.
Kaygan olmayı
Kayabilmeyi..
Tutunabilmeyi sonra..
Kadın olmayı sevdim tüm
tutarsızlığıyla...
Bu duruşu
bu tarzı
dokunuşu...
Hücreler arası ince geçişlerde ince hesaplar yapabilmeyi ama asla küçük değil.
Ve incelikleri...
Dokusunu sevdim aşkın kokusunu...
Beynimin en kıvrak tenimin en kuytu algımın en derin yerini sevdim.
Anlayışımı sevdim... anlayabilişimi.
Kandırılamayışımı artık.
Ama kabullenişimi yalanı da!
Sessiz oluşumu bazen bu yüzden.

Sözün bittiği yerleri...
Başladığı yerleri... !

yalnızlık nedir

"Yalnızlık nedir?" diye sordu çocuk
Gülümsedi kadın
"Memeden kestiğimde seni
İçimde doğan boşluk gibidir" dedi.

"Kokundan uzak kaldığım an gibi mi?" dedi çocuk
"Ses sağnağında yüreğine tek bir tınının değmemesi gibi
Düşsüz uyku gibi
Renksiz düş gibi
Çocuksuz ana kucağı gibi" dedi kadın.

"Yalnızlık nedir?" diye yenid...en sordu çocuk
"Aşksız bahar gibi
Kokmayan çiçek gibi
Arı konmayan renk gibi" dedi kadın.
Hüzünlendi çocuk
Gamzelerine iki büyük çaresizlik doldurarak
"Yalnızlık yavrusunun gözlerindeki çaresizlik gibidir" dedi kadın.

"Ağlatacak kadar güçlü müdür?" dedi çocuk
Sarıldı kadın çocuğa
"Sana akan bu sevdam kadar keskindir" dedi
"Gülümsemene büyüttüğüm umudum kadar güçlü.."

"Acıtır mı insanın canını?" dedi çocuk
"Seni kaybetmenin korkusu kadar acı
Senin gözyaşlarının ateşinden
daha yakıcı" dedi kadın.

"Hep yalnız mıydın?" dedi çocuk

Daldı anılara kadın
Eski bir aşkın kalıntılarında dolaştı biraz
Biraz eski mutluluklara dokundu.
Çekingen.. Biraz
da özlemli
Bugündeki yalnızlığını yaratan büyük aşkını düşündü.

"Hiç bitmez mi yalnızlığın?" dedi çocuk
O'nun gibi bakmayan
O'nun gibi gülümsemeyenler geldi aklına.
O'nun sarmalarındaki sıcaklığı yaşatamayanları düşündü.
"Büyük aşklar büyük yalnızlıklar doğurur` dedi kadın
Sarıldı çocuğa kadın
Umuda sarılır gibi
Yalnızlığını yıllara gömer gibi
Sarıldı sevdasının en güzel meyvesine...